Doğunun İlk Tıbbi Aromatik Bitki Bahçesi


Kars merkeze bağlı Boğatepe Köyü Çevre ve Yaşam Derneği'nin (ÇEVDER) 2007 yılı Kasım ayında başlattığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Küçük Yatırımlar Fonu (KYF) ve Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi (BTC) desteği ile sürdürülen "Boğatepe Köyü Bitkilerle Yaşam ve Sürdürebilirlik Projesi" başarıyla devam ediyor. Bu süre içinde Boğatepe köyünde yapılan umut verici çalışmalar çevre köylerde de etkisini göstermeye başladı.

2 bin 200 metre rakımdaki Boğatepe köyünde Doğu Anadolu'nun ilk tıbbi aromatik bitkilerinin bulunduğu 'Yaşam Bahçeleri'nin sayısı 1 yılda 36'ya ulaştı. Köy kadınları şu ana kadar 25 bitkinin özelliklerini ve yararlarını öğrendi. Kadınlar dedikoduları bir yana bırakıp eğitimlerde aldıkları bilgileri kapı sohbetlerinde konuşarak birbirine aktarıyor. Eğitim çalışmaları devam ederken Boğatepe köylüleri boş durmuyorlar. Bitkilerin kurutma ve paketlemelerinin yapılacağı ön işleme atölyesi çalışmaları da başladı. Artık Boğatepe çeşitli uzmanların uğrak yeri haline geldi. Onların rahat konaklamalarını ve çalışmalarını sağlayacak konukevi köylülerin elbirliği ile tamamlandı ve hizmete açıldı. Bütün eksikler bir bir gideriliyor. Eksikliklerin giderilmesi için köylüler tek yumruk olmuş durumda. Yaşlı-genç herkes üzerine düşeni yapıyor. Öğretmenler çocuklara bitki sevgisini aşılıyor, kadınlar ise dedikodu yerine bitkilerin faydalarını birbirine anlatıyorlar.

ÇEVDER Başkanı İlhan Koçulu, "Ekolojik bütünlük içinde insanı, doğayı ve yaşamı bir araya getirmeyi, bölgenin bitki çeşitliliğini gelecek kuşaklara aktarmayı hedefleyen projenin hazırlık çalışmaları başarıyla tamamlanmış bulunmaktadır. Yapılan eğitimlerde, çevre bilincinin oluşturulması, doğal kaynaklardan yararlanırken kaynakların sınırlılığı konusunda farkındalık oluşturulması, bireylerin gereksinimleri kadarını doğadan alarak yerel zenginlikleri tahrip etmemesi konularına özen gösterilmiştir" dedi.

Projeyle katılımın artırıldığını, dayanışmanın, işbirliğinin sağlandığını böylelikle de köy kadınlarına ek gelir sağlandığını ifade eden Koçulu, "Yerel kadınlardan oluşan, kadın inisiyatifini güçlendiren projede karar alıcılar bizzat köyde yaşayan kadınların kendileridir" ifadelerini kullandı.

BİTKİLERLE UĞRAŞTILAR DEDİKODULARI BIRAKTILAR
ÇEVDER Başkan Yardımcısı Zümran Ömür ise proje sürecini şöyle anlattı:
"Önce bitki yetiştirme eğitimleri aldık. Bilmediğimiz konularda öğrenmek çok güzeldi. Biz hayvancılıkla geçinen bir topluluktuk, bitkiler konusunda bilgimiz sınırlıydı. Yeni bir dünyayı keşfettik sanki. Burada yetişecek her bitki bizim gelecek için umudumuz demekti. Meğer ne denli zengin bir doğada yaşıyormuşuz da bizim bundan haberimiz yokmuş diye düşündüm. Her bitkiyi tanıdıkça ve yararlarını gördükçe hem bilgim arttı hem de kendime güvenim fazlalaştı. Bundan sonra en büyük hedefimiz doğaya zarar vermeden, onunla uyumlu bitki toplulukları oluşturmak ve emeğimizle yeşerttiğimiz bitkileri en iyi yöntemlerle kurutup satarak ek bir gelir elde etmek. Biz, erkeklerin karar aldığı bir toplulukta kendi kararlarımızı almaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Köyün her mahallesinde bir grup kurduk, o gruplara birer önder seçtik. Kadınlar yaptıkları çalışmaları birbiri ile tartışıyor. Artık köyde dedikodu azaldı, bunun yerine bitkileri nasıl yetiştirebiliriz, tohumları nasıl çoğaltabiliriz ve yararlı kullanabiliriz gibi sohbet konuları var."

Zümran Ömür başlangıçta köylünün çalışmalara inanmada zorlandığına da dikkati çekerek, "Baştan kimse bize inanmadı, 'Dağ başında bitki mi yetişir' dedi. Biz ısrarcı olduk, çünkü en başta kendimiz buna inanmıştık. Bu bir inattı. Yaşamı değiştirme konusunda bir inattı. Şimdi ne oldu derseniz, tam 36 bahçede sebzeler ve tıbbi aromatik bitkiler yetiştirmekteyiz. Artık herkes emek verince olacakları gördü. Boğatepe köylüleri ektikçe, diktikçe çevrelerindeki otların her birinin bir adı ve kimliği olduğunu, yüzyıllarca çeşitli alanlarda kullanıldığını öğreniyor. Köy kadınları şu ana kadar 25 bitkinin özelliklerini ve yararlarını öğrenmiş. Eğitimlerde aldıkları bilgileri kapı sohbetlerinde konuşarak birbirine aktarıyor" şeklinde konuştu.

ÇEVDER üyelerinden Nigar Koçulu da çalışmalar esnasında alınan mesafeyi anlatarak, "Yüksek rakımlı bölgelerden yerli sebze tohumları alarak bölgemize en uygun bitki yelpazesinin oluşturulması yönünde adım attık. Yemek alışkanlığımız değişti, eskiden hep hayvansal gıdalar yerdik, şimdi yetiştirdiğimiz bitkiler soframızı süslüyor" dedi.

Boğatepe Köyü İlköğretim Okulu öğretmeni Ruhan Ömur, çocukların köyün değişiminde önemli bir halka olduğunu vurgulayarak çocuklarla yapılan çalışmaları şu şekilde dile getirdi:

"Öğrencilerimize okulda bilinç geliştirme eğitimleri verdik. Onlara ekolojik döngü, biyolojik çeşitliliğin önemi, kırsal çevrenin ve yöresel bitkilerin korunması konularını aktardık. Onları tartışmalara ve karar almaya kattık. Endemik bitkilerin çoğaltıldığı bahçemizi çocuklarımızın emeği ile kurduk. Bu bahçeye kendileri isim buldu ve adını 'Sevgi Bahçesi' koydular. Onlar gelecek demek, dönüşümün temeli demek."

ÇEVDER'in davetlisi olarak 8 gün önce Boğatepe köyüne gelen ve çalışmaları inceleyen Eğitim ve Koordinatörlük Uzmanı Filiz Aslan, şunları söyledi:

"Her şey heyecan verici. Ev ev gezdiğimde kadınların selamlaştıktan sonra ilk konuşmalarının yetiştirdikleri bitkiler üzerine olduğunu gördüm. Birbirlerine hangi sağlık sorununda neyi kullandıklarını anlatıyorlar. Pencere içlerinde yetiştirdikleri bitkileri gi "Önce bitki yetiştiözleri parlayarak gösteriyorlar. Kendi düşüncelerini ifade etme konusunda hayranlık uyandıracak bir yetkinliğe ulaşmışlar. Bu proje her şeyden önce onları güçlendirmiş, kararlı hale getirmiş. Birbirleri ile iş yapma becerisi ediniyorlar. Ancak süreç çok hızlı geliştiği için kimi eksiklikler de yok değil. Çalışmalara karşı yoğun ilgi ve özlem var. Dernek yönetim kurulundaki kadınlar günlük yaşamlarında çok yoğun bir çalışma içindeler. Köy yaşamının ağırlığını üzerlerinde taşıyorlar.

Çalışmalara destek verecek diğer kadınlara ulaşacak zamanı bulmakta zorlanıyorlar. İklim koşullarına ve yüksek rakıma da dikkat çekmek isterim. Bitki yetiştirmeyi zorlaştıran, günlük yaşamı daha çok emek verici hale getiren unsurlar bunlar. Buna karşın bir yandan doğayla baş etmeye çalışan diğer yandan doğayı koruyarak zenginleştirmeye gönül veren kadınlar bunlar. Boğatepe köyünün proje öyküsü böyle. Günlük yaşamın ağırlığında, uzun süren kışın karları altında, günde 18 saate varan yaşam çalışmalarının yanında 'biz de varız ve umut doluyuz' diyen kadınlar hepsi. Heyecan içinde keşfediyor ve değişiyorlar. İnsanlığa dair bilgilerini artırıyor. Çocuklarına sağlıklı, yaşam kalitesi yüksek güzel bir gelecek bırakmanın yollarını arıyorlar. İnsanı sevmenin, doğayı tanımadan geçtiğini öğrenmiş artık. Boğatepe kadınları, ekonomik getirisi yüksek ve nesli tükenmekte olan bitkileri çoğaltıp geliştirecekler. İlmek ilmek ördükleri dantelleri gibi bitkilerini de sevgiyle büyütüp çocuklarına bu sevgiyi aşılayacaklar. İnsanın zoru başarmasının güzel bir örneği olarak bölgede yaygınlaşacağını yeni bir gelir kaynağı oluşacağını şimdiden görmekteyiz. 2 bin 200 metre rakımda bile sebzelerin yetişeceğini, sağlıklı, kimyasallardan uzak besinleri kendi bahçelerinde temin etmenin gurur ve mutluluğunu yaşamaktadır."

Haber Kaynağı http://www.politikars.com

Kars Sanayisi Ticaret

Sanayi ve Ticaret

İl ekonomisinde tarım ve hayvancılık ana sektörler olduğundan, ilde kurulan sanayi tesislerinin de büyük bir çoğunluğu tarıma dayalı sanayi işletmelerinden oluşmaktadır.

•Devlet yardımları açısından kalkınmada öncelikli il statüsünde olması, ilin sanayi yatırımları açısından bir çekim merkezi olmasını sağlamaktadır. (Kars, 5084 sayılı yasa kapsamında bulunmaktadır. 5084 sayılı kanun, vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmayı amaç edinmektedir).
•Özel sektör için, ilde ucuz ve kalifiye işgücü temininin mümkün olması, sanayi yatırımları açısından fırsat yaratmaktadır.
•Kars, enerji kaynakları potansiyeli bakımından; hidrolik, rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisi kaynaklarına sahiptir. İlin elektrik enerjisi açısından yeterli düzeyde olması ve önümüzdeki yıllarda doğal gaz kullanımına da geçilmesi, yapılacak yatırımların enerji gereksinimlerinin karşılanması bakımından avantaj sağlamaktadır.
•İlin içme ve kullanma suyu kaynaklarına yakın olması, ildeki yerleşim ve sanayiye su ihtiya¬cının karşılanması imkânı sunmaktadır.
•İlde bulunan Küçük Sanayi Siteleri (KSS) ve Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) yatırımları sanayileşmeye önemli katkı sağlamaktadır. Kars’ta merkez ilçede bir, Sarıkamış, Kağızman ve Selim ilçelerinde birer olmak üzere dört tane Küçük Sanayi Sitesi oluşumu mevcuttur.
•Merkez ilçe, hayli düz arazi yapısıyla sanayi yatırımları için çok elverişlidir.
•Çimento ve şeker fabrikaları Kars’a önemli ölçüde katma değer ve istihdam imkanları sunmaktadır.
•Komşu ülkelerin ticaretinin ve sanayisinin gelişmemiş olması önemli avantajlar sunmaktadır.
•Kars’ın coğrafi konum olarak Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelere olan yakınlığı bir avantaj teşkil etmektedir.
•İlin Gürcistana, Kafkas Cumhuriyetlerine, İran ve Ortadoğu ülkelerine kara yolu bağlantısının bulunması sanayi ve ticaretin gelişimi noktasında önemli bir fırsat sunmaktadır.
•Kars kara yolu, demir yolu ve hava yolu ulaşım imkanlarına sahip olması sebebiyle güçlü bir ulaşım ağına sahiptir.



Madencilik

Maden potansiyeli yapılacak yatırımlar açısından fırsat sunmaktadır.
Yer altı kaynakları açısından önemli bir potansiyel bulunmaktadır.
Taş işletmeciliği gelişmiş olup, önemli ölçüde doğal taş rezervi bulunmaktadır.
Altın, kireç taşı, manyezit, perlit ve linyit kömürü rezervleri bulunmaktadır.
Sarıkamış-Mescitli-Kızılkale-Şehit Emin Köyü Sahalarında orta tenörlü ve 2.091.346.000 ton jeolojik rezervli perlit ve Kağızman sahasında % 45 MgO tenörlü ve 465.000 ton mümkün rezervli manyezit bulunmaktadır.

Tarim ve Hayvancilik

Tarım ve Hayvancılık

Kars ekonomisi çok büyük oranda tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. İl nüfusunun ağırlığı kırsal kesimde yaşamaktadır. Kars ilinin 9.442 km2 olan toplam yüzölçümünün 342.997 hektarı (%36,3) tarım alanı, 327.850 hektarı (%34,7) çayır ve mera, 30.300 hektarı (%3,3) orman alanı, 243.060 hektarı (%25,7) ise tarım dışı arazidir.


Tipik karasal iklim özellikleri nedeniyle Kars’ta her türlü yem bitkileri yetiştirilebilmektedir
Sulu tarım yapılabilmesi için yeterli yağış miktarına, yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olması, sulu tarıma geçiş imkânları sunmaktadır.
Geniş ovalara sahip olması bitkisel tarım ve hayvancılık yatırımları için önemli avantaj teşkil etmektedir.
Akarsu ve göl kaynakları çeşitliliği bulunmaktadır.
Kağızman ilçesinin iklimsel özellikleri yanı sıra meyve-sebze üretim potansiyeli açısından Kars ili için önemli bir avantajdır.
İl ekonomisinde “Kars Kaşarı”nın ve “Kars Balı”nın önemli bir yeri bulunmaktadır.
Alternatif tarım ürünleri ekiminde (yağlı tohumlar vb.) deneme üretimi sonuçlarının başarılı olması, yağlı tohumların üretimine yönelik yatırımların gerçekleştirilebilmesine fırsat yaratmaktadır.
Akarsu ve göller, su ürünleri üretimi için önemli ölçüde fırsat sunmaktadır.

Hayvancılık


•İldeki ovalar, yaylalar ve dağlar, tepesine kadar kalın toprak tabakası ile kaplıdır. Bu özelliğinden dolayı mera hayvancılığı için son derece elverişli bir bölgedir
•Doğal güzellikleri olan ve havası temiz yaylalara sahiptir ve bu yaylalar geniş otlakları bulundurması sebebiyle hayvancılığın gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
•Bitki örtüsü yapısının ağırlıklı olarak çayır ve meralardan meydana gelmesi hayvancılığın gelişmesi açısından son derece önemlidir.
•Önemli ölçüde büyükbaş ve küçükbaş hayvan potansiyeli bulunmaktadır.
•Mevcut hayvan potansiyeli içindeki kaz varlığı önemli bir potansiyeldir.
•Yakında faaliyete geçecek olan Kars Besi Organize Sanayi Bölgesi hayvancılık sektörünün gelişmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Ekolojik (Organik) Bitkisel ve Hayvansal Ürünler Üretimi
•Topraklarının organik madde oranının yüksek olması ile taban suyunun yüksek ve kirlenmemiş olması bitkisel tarım çeşitliliği yatırımları açısından son derece önemlidir.
•Kimyasal maddeler ve pestisit kullanılmadığından organik tarım açısından Türkiye’deki en az kirlenmiş topraklara sahiptir.
•Özellikle Kağızman alt bölgesindeki genel konum, kirlenmemiş yapısı, iklim özellikleri, gübre ve ilaç kullanımının düşüklüğü, adaptasyon kabiliyeti yüksek yerel çeşitlerin varlığı, doğal olarak yetişen çayır ve meralardaki tıbbi ve baharatlı bitkilerin varlığı organik ürünler yönü ile önemli bir potansiyel kaynak oluşturmaktadır.
•Kars’ın taşıdığı özelliklerden dolayı Kars’ta bitkisel tarım dışında, organik hayvancılık sektöründe de süt ve et üretimine yönelik ekolojik üretimin gerçekleştirilmesi de mümkündür.
•Hayvansal atıklara dayalı organik gübre üretimi için elverişli bir potansiyele sahiptir.

Arıcılık
•Geleneksel boyutta üretilen “Kars Balı” ülke genelinde markalaşmıştır.
•Floranın zengin olması Arıcılık yatırımları açısından fırsat sunmaktadır.
•Floranın zengin ve bakir olması yanı sıra Kafkas tipi arı üretiminin ve buna bağlı olarak arıcılık faaliyetlerinin olması önemli bir avantajdır.

Kars Turizm

TURİZM

Kars, tarihi, kültürel güzellikleri ve doğasıyla önemli bir turizm merkezlerinden biri olmaya adaydır. Kars, kış turizmi, kültür ve inanç turizmi, termal turizm, eko turizm (yayla turizmi, kuş gözetleme, botanik turizmi vb.), su sporları (kano, rafting, su altı dalış, sörf, yelkencilik), dağ ve doğa turizmi, av turizmi, olta balıkçılığı gibi çok çeşitli turizm türlerinin geliştirilebileceği potansiyel alanlara sahiptir.






Kış turizmi:
•Kars, ülkemizin en fazla yağış alan ve soğuk iklimin hüküm sürdüğü illerinden birisidir ve bu iklim koşulları neticesinde hayli yüksek kar yağışı almakta ve –özellikle Sarıkamış ilçesi- coğrafi yapı itibariyle sahip olduğu doğal pistlerle kış turizmi açısından hayli elverişlidir
•Sarıkamış'ı diğer pistlerden ayıran en önemli özelliği bölgeye yağan kar cinsi ve kalitesidir.
•Kayak sporu için oldukça elverişli ve dünyada sadece Alpler de olan toz kristal kar, ülkemizde bir tek Sarıkamış'ta mevcuttur.
•Sarıkamış ilçesinde bulunan Kayak Merkezi, kış sporları ve kış turizmi bakımından ülkemizdeki I. Derecede Öncelikli beş merkezden biridir.
•Her türlü kış sporu organizasyonu ve kış turizmi için gerekli alt yapıya sahiptir: Sarıkamış Kayak Tesisleri; saatte 2400 kişi kapasiteli, bilgisayar donanımlı telesiyej sistemi ile dünyanın sayılı, Türkiye'nin ise en gelişmiş kayak tesisi olma özelliğini taşıyor
•Sarıkamış'ta bulunan kayak pistleri sarıçam ormanlarıyla çevrili olduğundan pistlerde çığ tehlikesi bulunmamaktadır.
•Sarıçam ormanları, muhteşem bir doğal güzellik sunmaktadır
•Yılın büyük bir bölümünün güneşli geçmesine rağmen kar, ilk yağdığı günkü tazeliğini yitirmeyip, kayak severlere güvenle kayma zevkini yaşatmaktadır.

Kültür turizmi
•Kars, eski bir kent olmasından dolayı tarihi ve kültürel hazineleri açısından oldukça zengin bir ildir.
•Tarihi Ani antik kenti, Kars’ta bulunmaktadır
•Kars’ta ilk yerleşimin Cilalı Taş Devrinde M.Ö. 9000–8000 tarihinde olduğu tahmin edilmektedir.
•Kars Ani Ören Yeri, Tabyalar, gibi çok önemli tarihi ve kültürel mirasa sahiptir.
•Çok sayıda uygarlığa sahne olmuş Kars ilinde dokuz tarihi ve bir doğal sit alanı bulunmaktadır. Ayrıca ilde 321 adet kültür ve tabiat varlığı bulunmaktadır.
•Anadolu’da Kafkasya’nın kültürel ve mimari özelliklerine sahip tek ildir.
•Çok kültürlülük sunan bir kenttir.




Doğa turizmi
•Doğal güzellikleri olan havası temiz, engin ve eşsiz manzaraları bulunan yaylalara sahiptir.
•Muhtelif yerlerde bulunan jeotermal kaynaklar ve sahip olduğu akarsu, göl vb doğal güzellikleriyle önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır.
•Kars’ın biyo-çeşitliliğin fazla olduğu Kafkasya Kuş Göç yolunda önemli bir merkez olması ve bunun bir sonucu olarak eko-turizm potansiyelinin fazla olması

Sunduğu Avantajlar



Coğrafi Konumu

Kars, bir sınır kentidir.
Kars doğu sınırında yer alan Dilucu (Iğdır) - Nahcivan, Sarp (Artvin)
Türk Cumhuriyetlerine yakındır.
Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelere yakındır.
Kafkasya ve Orta Asya pazarlarına yakındır.
Hopa limanını İran’a bağlayan transit yol, il sınırlarından geçmektedir.


Alt Yapısı

Ulaşım Altyapısı
Kars, Kuzeydoğu Anadolu'da ulaşım ağının kesiştiği noktada yer almaktadır.
Kars, kara yolu, demir yolu ve hava yolu ulaşım imkanlarına sahip olması sebebiyle güçlü bir ulaşım ağına sahiptir (Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı da faaliyete geçecektir)
Gürcistana, Kafkas Cumhuriyetlerine, İran ve Ortadoğu ülkelerine kara yolu bağlantısı bulunmaktadır.
Kars havaalanı, uluslar arası uçak seferlerinin yapılabileceği niteliklere sahiptir.

Kalifiye İşgücü

İl genelinde oldukça genç nüfus bulunmaktadır ve bu da işgücü potansiyeli açısından fırsat yaratmaktadır.
Okur yazar oranı Doğu Anadolu Bölgesi illeri ortalamasından daha yüksektir
Kafkas Üniversitesi, ilin sosyo-ekonomik yapısına çok önemli katkılar sağlamaktadır. 2007–2008 öğretim yılında Kafkas Üniversitesi bünyesinde 6 Fakülte, 2 Yüksekokul, 7 Meslek Yüksekokulu ve 3 Enstitü, 6 Araştırma ve Uygulama Merkezi 1 Konservatuar bulunmaktadır.
İlde meslek edindirmeye yönelik olarak çeşitli branşlarda meslek liseleri ve meslek yüksek okulları kurulmuştur.

Genel Altyapı
Kars’ın asayiş sorunlarının en az yaşandığı iller içerisinde bulunması, ili yerleşimler ve yatırımlar açısın¬dan cazip bir duruma getirmektedir.
Yer altı kaynakları açısından önemli bir potansiyel bulunmaktadır.
Kars, enerji kaynakları potansiyeli bakımından; hidrolik, rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisi kaynaklarına sahiptir. İlin elektrik enerjisi açısından yeterli düzeyde olması ve önümüzdeki yıllarda doğal gaz kullanımına da geçilmesi, yapılacak yatırımların enerji gereksinimlerinin karşılanması bakımından avantaj sağlamaktadır.
İlin içme ve kullanma suyu kaynaklarına yakın olması, ildeki yerleşim ve sanayiye su ihtiyacının karşılanması imkânı sunmaktadır.

Osmanlı Yönetiminde Kars

Kanuni Sultan Süleyman 1534'te yaptığı sefer sonucunda Kars'ı Osmanlı egemenliği altına aldı. 1548 yazında Kars'ı imara girişmişken , Süleyman Çelebi İdaresinde 5000 atlı da karakol olup Safili sınırını bekliyordu. Yazın Tahmasp oğlu İsmail Mirza ile gelen Kaçarlı Gökçe Sultan idaresindeki büyük bir Safili ordusu ansızın Kars'ı bastı. Kars'ın yapılan yerleri söktürülüp, yıkıldı. Bu Safili akınından cesaretlenen Atabekliler de taarruza geçip Yusufeli, Artvin ve Tortum bölgelerini geri aldılar. 1548 sonbaharında Erzurum'a gelen bir Osmanlı ordusu, padişahın buyruğu ile H.955 Recep ayında Atabekliler yurduna girip buraları yeniden fethettiler.

1549'da Gök ve Ardahan kaleleri onarıldı ve bölgeye asker yerleştirildi. Ancak, Safevilerin saldırıları durmadığından, 1578'de yapılan Osmanlı- Safevi Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti Çıldır'ı ele geçirerek Çıldır Eyaleti'ni kurdu. Lala Mustafa Paşa yıkık ve harap olan Kars'ı büyük ölçüde onardı. Safevi hükümdarı Şah I. Abbas'ın Revan'ı almasının ardından, 1604'te Kars Şehrini yakıp yıktı. 1615'te yapılan barış sonucunda şehri terkeden halk geri döndü. 1639'da yapılan anlaşma sonrasında Kars 95 yıl sürecek olan bir barış dönemine girdi.

1734 yılında ise Afganlı Nadir Şah Kars'ı kuşattı. Yapılan barış antlaşması sonucunda Revan İran'a, Kars ve yöresi Osmanlılara bırakıldı. Nadir Şah'ın 1736'da tekrar Osmanlı topraklarına saldırması üzerine yapılan savaş sonucunda, 1746'da barış anlaşması imzalandı ve Kars uzun süre barış içinde yaşadı.

Bu barış dönemi ise Rusya'nın güçlenmesiyle sona erdi. Ayrıca XIX. yy. çeyreğinde İranlılar Kaçer Hanedanlığı döneminde üç yıl üst üste Kars'a saldırdılar. İran saldırıları 1823'te Erzurum Antlaşması ile sona erdi ki; bu saldırıları Rus ordusunun hücumu izledi. Sıcak denizlere açılma hayallerini gerçekleştirmek amacıyla ilk olarak 1807'de Kars'a saldıran Ruslar, 1828'de önce şehri, daha sonra iç kaleyi işgal etti. Şehir yıkıldı ve yağmalandı. 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Ruslar geri çekilmek zorunda kaldılar. Fakat Ruslar Ahıska Şehrini ve altı sancağını savaş tazminatı yerine sayıp, geri vermediler.

Kırım Savaşı sırasında, 16 Haziran 1855'te üçüncü defa Kars'ı kuşatan Ruslar'a karşı, küçük yaştaki çocuklar bile “Gönüllü Alayı”na katılıp çarpıştı. Sıvastopol Bozgunu'nun acısını çıkarmak için, General Muravyev kumandasında 54 bin kişilik ordu ile 29 Eylül 1855'te hücuma geçen Ruslar, tabyalarda yedi buçuk saaat süren kanlı muharebeler sonunda ağır bozguna uğrayıp, 20.000 asker zayiat verdiler. Bu müdafaada, yalnız şehir halkından tabyalarda altısı kadın, dokuzu din alimi olmak üzere 70 şehit ile, 230 yaralı verilmişti. 1855 Kars Zaferini gören ve bunda emeği geçen Kanada'lı General Williams yazdığı raporlarında, İngilizler'den Albay Lake ve doktor Sandwithe ise hatıralarında, kadınlı - erkekli Türklerin yurt korumadaki bu eşşiz kahramanlık destanını nasıl yazdıklarını anlatmışlardır. Kars'ta yararlığı görülenleri devlet çeşitli şekillerde mükafatlandırdı. Müşir Vasıf, Korgenaral Kerim ve Williams Paşa'lara mücevherle süslü birer altın kılıç ile Mecidiye Madalyaları verildi; üzerinde “Kars Kalesi” resmi bulunan altın, gümüş ve bronz “Kars Madalyası” yaptırılarak, hizmeti geçenlere dağıtıldı; şehre ve ahalisine “GAZİ” ünvanı verilerek, Mahkeme Siciline yazdırıldı; şehir halkı, üç yıl vergi ve askerlikten muaf tutuldu; Karadeniz'de İstanbul-Batum arasında sefere başlayan yeni vapura “KARS” adı verildi. Kars ahalisine Sultan Mecid'in kutlaması ve Vekiller Heyeti'nin teşekkürleri geldi. İngiltere Kraliçesi Victoria, Genaral Williams'a “Kars Baroneti” üvanını verdi.

Kaynak http://www.kars.gov.tr

Alibeyoğlu Yeniden Aday

AKP il binasında düzenlenen törende konuşan Alibeyoğlu, 'Çıraklık ve kalfalık dönemi bitti artık sıra ustalıkta' dedi.


Kars'ın AK Parti'li Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, AK Parti'den Belediye Başkanlığı aday adaylığı başvurusunda bulundu.

2 dönemdir Kars Belediye Başkanlığı görevini yürüten Naif Alibeyoğlu, AK Parti il binasında düzenlenen törende yeniden AK Parti'den Belediye Başkanlığı için aday adaylığı başvurusunda bulundu. İl Başkanlığı'ndaki törene Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, AK Parti İl Başkanı Ramazan Karakelle, Merkez İlçe Başkanı Ahmet Tüzen, partinin kadın ve gençlik kolları başkanları ile partililer katıldı.

AK Parti İl Başkanı Ramazan Karakelle, Belediye Başkanı Alibeyoğlu'nun dışında Ardahan TEDAŞ Müdürü Nevzat Bozkuş'un da aday adaylığı başvurusunda bulunduğunu belirterek, "Yakın zamanda Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Kars adayını açıklayacak. Bizler AK Parti olarak bugüne kadar önemli hizmetlerle imza attık, bundan sonra da bu hizmet kervanını en iyi şekilde götüreceğiz. Belediye Başkanımız Naif Alibeyoğlu'nun aday adaylığı başvurusu da kentimiz için hayırlı uğurlu olsun" ifadelerinde bulundu.
Alibeyoğlu da, "Bir zamanlar çamurdan korunmak için ayaklarına poşet takarak kente gelenler artık pırıl pırıl boyalı ayakkabılarıyla rahatlıkta kentimizde gezinebiliyorlar. Bugün gördüğünüz cadde ve sokakların hatta kaldırımların bile hemen hemen hepsi bizim dönemimizde yapıldı. Bundan sonra da daha önemli projelerimiz var. Artık çıraklık ve kalfalık dönemi bitti sıra ustalıkta. AK Parti Kars Milletvekillerimiz ve il teşkilatımızla bugüne kadar uyum içinde çalıştık bundan sonra da bu uyumlu çalışmayı
sürdüreceğiz. Ben yine AK Parti'den aday adaylığı başvurusunda bulundum kentimize hayırlı olsun" diye konuştu.

Kaynak Haber www.nethaber.com

Kars Azeri Konsolosluğu


Azerbaycan'ın Kars Başkonsolosluğu'nun yeni hizmet binasının açılışı düzenlenen törenle yapıldı. Iğdır ve Kars Valilerinin yanında Azerbaycan'dan gelen davetlilerin katıldığı açılış töreninde Azerbaycan ve Türkiye'nin kardeş ülke olduklarının vurgusu yapıldı.

Azerbaycan'ın Kars Başkonsolosluğuna tahsis edilen Ordu Caddesi üzerindeki binanın restorasyonu tamamlanarak açılışı yapıldı.

Azerbaycan Kars Başkonsolosluğu'nun yeni binasının açılışına Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden, Iğdır Valisi Saim Saffet Karahisarlı, Kars Belediye Başkan Vekili İsrafil Çakaz, Iğdır Belediye Başkanı Nurettin Aras, Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Rektörü Prof. Dr. Abamüslüm Güven, Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vagif Sadıkov, Azerbaycan'ın İstanbul Başkonsolosu Seyyad Aran, Azerbaycan Matbuat Şurası Başkanı Eflatun Amaşov, Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu Başkanı Bilal Dündar, Azerbaycan'ın Kars Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, Azerbaycan Milletvekilleri, KAÜ'de görevli Azerbaycanlı öğretim üyeleri, Karslı vatandaşlar ve öğrenciler katıldı.

Her iki ülkenin milli marşlarının okunmasından sonra başlayan açılış töreninde konuşan Azerbaycan'ın Kars Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, "Azerbaycan halkının Milli Lideri Haydar Aliyev'in tabirince 'Bir Millet İki Devlet' olan Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyetleri arasında münasebetlerin temeli büyük önder Atatürk tarafından atılmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olmasının her iki halk arasındaki manevi bağların 70 yıllık emperyalist ve Sovyet baskılarına rağmen kopmadığının göstergesidir. 1992 yılının Ocak ayında Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakü Büyükelçiliği'nin ve Nahçıvan Başkonsolosluğu'nun açılışı ve aynı yıl Ağustos ayında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçiliği'nin ve Ocak 1993'de İstanbul Başkonsolosluğu'nun açılması iki ülke arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin gelişmesinde önemli aşama oldu. İki devlet Cumhurbaşkanlarının kardeş ülkelere yaptıkları karşılıklı resmi ziyaretler dili, dini, tarihi bir olan, hem canı, hem kanı bir olan halklarımızın yeni tarihindeki münasebetlerinin temeli olmuştur" dedi.

Sultanoğlu, daha sonra şunları söyledi:
"Hizmet alanına Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki 17 ilin dahil olduğu Kars Başkonsolosluğu Azerbaycan ve Türkiye arasında mevcut olan dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesi, ekonomik, ticari, bilimsel, teknik, sportif ve kültürel ilişkilerinin genişletilmesi istikametlerinde özveri ile faaliyet göstermiştir. Türk dünyasında ilk demokratik Cumhuriyet olan Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan kardeş Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkileri hususi önem taşımaktadır. Büyük Atatürk'ün 'Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimiz' sözleri bu ilişkilerin köşe taşıdır."

Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vagif Sadıkov da, "Azerbaycan ile Türkiye'yi birleştiren siyasi, iktisadi, ticaret ilişkilerin de birçok önem vardır. İki devlet birbirini devamlı destekliyor. Artık ülkelerimiz arasında bütün dünya için önemli olan iktisadi gelişmeler gerçekleşmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol projesi ve kısa bir müddet önce temeli atılan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi faaliyete başlayacak. Bütün bu gelişmeler iki devlet için büyük ehemmiyet arz ediyor" diye konuştu.
Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden ise, "Ulu Önder Atatürk, 'Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimiz' demek suretiyle kardeşliğin, dostluğun, candaşlığın temelini atarak bize bu konuda hedef göstermiştir. Açılışı yapılan bu tarihi bina, Konsolosluk hizmetlerini rahatlatacak güzel bir binadır ve Kars'ın önemli bir caddesi üzerinde faaliyet verecektir. Azerbaycan ile Türkiye arasında olan bu kardeşliğin devamını temenni ediyoruz" şeklinde konuştu.

Iğdır Valisi Saim Saffet Karahisarlı da bir konuşma yaparak, "Can bağımız, kan bağımız Nahçıvan'la aramızda demiryolu bağı kurulsun, karayolu ile bağlansın, havayolu ile bağlansın ve her yönüyle birbirine bağlanmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.

Konuşmalardan sonra binanın restorasyonunda emeği geçenlere teşekkür plaketleri verildi ardından da binanın açılışı yapıldı. Davetliler daha sonra binayı gezerek 'Hayırlı olsun' temennisinde bulundular.

Kaynak www.siyasalbirikim.com.tr

Kars Çayı Buz Tuttu

Soğuk havanın etkisini sürdürdüğü Kars'ta Kars çayı buz tuttu, Sarıkamış ilçesinde de çatılardan sarkan buzlar vatandaşları ve esnafları harekete geçirdi.

Gece en düşük hava sıcaklığının eksi 21 olarak ölçüldüğü Kars'ta hava adeta buz kesti. Dondurucu soğuklardan nasibini alan Kars Çayı da buz tuttu. Sarıkamış ilçesinde de metrelerce uzunlukta buz sarkıkları oluştu. Çatılardan sarkan buzların tehlike oluşturmasıyla işyeri sahipleri ve vatandaşlar harekete geçti. Geçtiğimiz yıl buz sarkıkları yüzünden yaralanan vatandaşların başlarına aynı talihsizliklerin gelmemesi ve park halindeki araçların zarar görmemesi için buz seferberliği başlatıldı.

Kadınlar çamaşır asılı balkonlardan ellerindeki demir çubuklarla çatılardaki buzları kırarken esnaflarda işyerlerinin çatılarını buzlardan arındırdılar. Gün boyu devam eden buz kırma çalışmaları ortaya ilginç görüntüler çıkardı.

Sarıkamış İnönü Mahallesi'nde ikamet eden Dursun Demir, "Geçtiğimiz günlerde kar yağdı. Şimdi de güneş karları eriterek buz oluşturdu" dedi.

Cumhuriyet Mahallesi'nde ikamet eden Rayet Polat isimli kadın da kaldırımda yürüyenlerin tehlike yaşamamaları için buzları kırdıklarını söyledi.

Kaynak www.siyasalbirikim.com.tr

Kars Resim




Eski kars resimi Bu Resim için sizlerden yorum bekliyorum www.karsonline.blogspot.com

Kars Uydu Haritası


Daha Büyük Haritayı Görüntüle

Kars google earth uydu görünümde haritası

Kars Selim İlçesi


Kuruluş yılı kesin olarak saptanamayan ilçenin ismi konusunda çeşitli söylentiler içinde en yaygın olanı yörede Malakan denilen Beyaz Ruslar tarafından Nova Selim olarak adlandırıldığıdır. Selim 30 Eylül 1920’de Şehit Yüzbaşı Reş Balkanlı komutasındaki askeri birlik tarafından Ermeni işgalinden kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanının ardından 1957 yılına kadar Sarıkamış ilçesine bağlı bir nahiye olarak kalmış, bu yılda çıkarılan 7033 sayılı özel kanunla ilçe statüsü kazanmıştır.

İlçe Doğu Anadolu bölgesinin en yüksek yaylaları üzerinde yer alır. Erzurum’un kuzeyinden Çıldır Gölüne kadar uzanan Allahuekber Dağları ile Kızılgedik Dağları ilçemizin kuzeyinde uzanmaktadır. Güneyinde Aladağ-Akbaba Dağı ve Karanlık Dere, Batıda Sarıkamış ormanları ile Kumru Dağı ve Doğuda Kars Ovası ile çevrilmiştir. Doğusunda Kars İli, Batısında Sarıkamış ilçesi, Kuzeyinde Göle İlçesi, Güneyinde Kağızman ilçesi bulunmaktadır.




İlçe 1011 km2 yüz ölçümüne sahiptir. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği ise 1830 m’dir. Yörenin genelinde olduğu gibi burada da sert bir kara iklimi görülmektedir. İlçenin 52 köyünün yanı sıra, ilçe merkezinde 3 adet mahalle vardır.

Videolar eklencek

Kars ta Düğün Gelenekleri

Düğün Gelenekleri
Evlenme çağı kesin bir rakamla ifade edilmez. Ancak erkeklerde 18-23, kızlarda 15-19 olduğu söylenebilir. Kızlarda evlenme isteğini bildirme gibi bir sorun yoktur. Çünkü evlenme teklifini erkekler yaparlar. Evlenme isteğinde bulunan erkek, ya anasına (Annesine) ,kız kardeşine (Bacısına) yada tanıdık veya akraba olan bir kadın isteğini açar. Bu aracılarla evin büyüğüne isteğini açar.
Evin büyüğüne bu haber gittikten sonra, erkeğin ev içindeki çekingen, küskün tavrı devam eder. Kabul edilip edilmediği de aynı aracılardan öğrenilir.



KIZ GÖRME KIZ BEĞENME :
Bunun için en müsait zamanı düğünler hazırlar. Eğer erkeğin istediği kız kendi köyünden ise böyle bir şeye lüzum yoktur. Başka köylerden ise kız ve oğlan çeşitli aracılar vasıtasıyla düğünlerde uzaktan uzağa tanışırlar birde evlenmeden önce kız görmeye gitmek vardır ki, erkek yanında birkaç kişi olduğu halde kız evine gider. Burada amaç kızı görmektir. Kız eğer kabul ediyorsa erkeğe çeşitli vesilelerle gönünür.

ELÇİ GİTME – SÖZ KESME :
Eyçi, Anadolu’daki Dünür karşılığıdır. Elçilik bir sanattır. Her kişinin elçilik yapamayacağı kanaatinin yaygın olduğu Kars’ta, bu iş için seçilenler Köyün büyükleri sayılmış kişilerdir. Elçi ne kadar çok tanınmış olursa, etki ve sonuç o kadar iyi olur. Yalnız ne olursa olusun elçiler arasında erkeğin yakın akrabaları ve babası bulunur. Kız tarafının ister olumlu ister olumsuz olsun gelen elçileri adet icabı iyi karşılaması gerekir.

Önce havadan sudun konuşmalar yapıldıktan sonra elçilerden biri (normal olarak en yaşlı ve sayılır olanı) “Allahın Emri, Peygamberin kavli ile kızınız ......................yı oğlumuz .....................’a istiyoruz” der. Çoğunlukla düşünmek için kız tarafı izin ister. Eğer niyetleri kesin olarak olumsuz ise, o zaman kocalık kızımız yok, sizin yitiğiniz bizde değil, başka yerde arayın gibi klasik sözlerle karşılık verilir. Eğer kız tarafının niyetleri olumlu ise, şirni (tatlı) yemek günü kararlaştırılır. Karalaştırılan günde oğlan tarafı şeker, kolonya ve meyve getirerek oradakilere ikram eder. Çoğu zaman pey (beh) de bugün yapılır. Bu halde kız tarafına armağanlar ve bir yüzük getirilir.

Yalnız, asıl elçiler gitmeden kadınlar kendi aralarında gidip gelerek karşı tarafın niyetini öğrenirler. Ayrıca elçilerin kız tarafından beğenilen kimseler olmasında da bu arada dikkat edilir. (Beh) düğün öncesinin en önemli olaylarındandır. Kız ve oğlan tarafları kız evinde toplanırlar. Meyve, kolonya, kalağa (Başörtüsü) götürülür. Oğlan tarafı ayrıca baş örtüsünün bir köşesine bir miktar para bağlar. Bu para başlığın bir kısmıdır.

Kadın ve erkekler ayrı ayrı odalarda toplanırlar. Erkeğin babası, büyük kardeşi veya yakın akrabalarından biri yüzük takmak üzere kızın bulunduğu yere gider. (bazen de kız erkeklerin bulunduğu yere getirilir). Kızın parmağına hayır dualarla yüzüğü taktıktan sonra boy görmesi verilir.

Boy görmesi, maddi duruma göre verilen bir miktar paradır. Ayrıca kızı getirene de bir miktar para bahşiş verilir. Eğer evlenecek kız bütün misafirin huzuruna çıkıyorsa yine aynı merasim yapılır. Boy görmesini de yine bir kişi verir.

Behde yapılan diğer önemli iş ise başlık konusunun tamamen halledilmesi ve düğün bilhassa iki dini bayram arasında gelmemesine dikkat edilir. İki bayram arası her nedense uğursuz sayılmaktadır. Muharrem ayı da düğünün olmayacağı bir aydır. (Kerbelâ vak” asında ötürü).

Ayrıca kıza alınacak eşyaların bir kısmı da bu sırada tespit edilir. Kesim kesmeğe bazı yerlerde kalın pazarlığı denir.

Nişan
Beh ile kararlaştırılan nişan tarihinde, oğlan evi behdekinden daha büyük bir kalabalıkla kız evine gider. Kız tarafı da kendi tanıdık ve akrabalarını nişana çağırır. Nişana çağırılanlar çoğunlukla kadınlardır. Nişanda masraf daha çoktur. Oğlan tarafı birkaç kat elbise buna göre ayakkabı bir o kadar çamaşır birkaç tane baş örtüsü, küpe, altın bilezik vs. götürür. Ayrıca kız tarafına pirinç, çay, şeker ve bir yada birkaç koyun oğlan tarafından götürülür.

Nişanda davet edilenler de hediye götürürler veya para verirler. Eğer kız ve oğlan aynı köyden ise, öğleden önce gidilir. Öğle yemeği yenir ve merasim başlar. Yemekten hemen sonra oğlanın annesi nişan için gelen eşyaları misafirlere gösterir. Beh’de olduğu gibi şeker ve meyve dağıtılır.

Bundan sonra akrabalardan bir kadın, kızı konukların yanına getirir. Gelin olacak kızın utanmaması için ilk önce bu akraba kadın konuklara hoş geldin der. Eğer genç ise el öper. Sonrada kız bütün konukların ellerini öper. Oğlan tarafından gelenler bu el öpme sırasında getirdikleri hediyeyi kıza verirler. Kızın yerine, yanında dolaşan kadın hediyeleri toplar. Artık bundan sonra nişan merasimi sona ermiştir.
Eğer evlenecek olanlar ayrı ayrı köylerden ise, bir gece kalınır ve ertesi gün öğlen yemeğinden sonra aynı şekilde merasim yapılır. Sıra hona gelmiştir. Hon nişan karşılığıdır. Yani kız nişanlandıktan sonra kız tarafı oğlana nişan götürür ki buna hon denir. Honda kız tarafı kıza hediye getirenlerin her birine bir çift çorap, bir mendil ayrıca kete veya çörekle beraber oğlana da maddi şartlara göre elbiselik, çamaşır, çorap, mendil ve benzerini götürür. Birde nişan yüzüğü vardır.

KIZ YANI (BAYRAMÇALIK) :

Bayramçalık, dini bayramlarda erkek tarafından kız evine götürülen gelinlik , kıza ait hediyelerdir. Hediyenin cinsi ve miktarı erkeğin maddi durumuna göre değişir.
Bu vesile ile gelin bir kez daha görülmüş olur. Bir de uzun zaman tatlı bir hatıra olarak kalan (kız yanı) olayı vardır. Erkek nişanlısını görmek için bir gece seçer. Bu arada kız tarafından olan erkeklerin duymamasına dikkat edilir. Ayrıca kız yanına gidecek olan erkek yanına, kız evininde iyi tanıdığı bir arkadaşını alır.
Bu yabancı aracılığı ile güveyi adayı nişanlısını görür,ki bu olaya kız yanı denir. Birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilen nişanlılık süresince bu “Kız yanı olayı” birkaç defa eder. Aslında nişanlısı olan kendisini evli sanmaktadır.


DÜĞÜNE KADAR :

Önce kız ve oğlan tarafları tekrar toplanırlar. Düğün eşyası maddi duruma göre değişse de normal olarak elbiselikler, çamaşırlar, ayakkabılar, gümüş kemer, altın (ayrıca beşibirlik) çeyiz sandığı, dikiş makinesi, halı, yatak yüzü v.s olur. Bu eşyalar kız ve erkek tarafından birer kişiyle pazara inilerek beraber alınır. Ayrıca pazara gidenlere de düğün eşyası içinde hediye almak adettir. Bir de , düğün birkaç gün kala kız evine gönderilir. Yiyecek maddeleri birkaç sığır veya koyun, yağ,pirinç,kuru üzüm çay şeker vs.dir.

Nihayet oğlan ve kız evleri düğün için misafirlerini çağırırlar bu misafirlere “Atlı” denir. Atla gelip gelmemeleri söz konusu değildir. Her iki ev kendi misafirlerine bir çay ikram ederler. Buna atlı çayı denir. Bu çayda düğünün tarihi de belirlenmiş olur. Bazı yerlerde “Atlı”tabiri sadece oğlan tarafından kız tarafına gidenler için söylenilir. Başka köylerden gelen atlılar düğün olan köydeki evler tarafından misafir edilir. Atlı çayından sonra herkes kendi misafirini götürür. Bundan sonra evine götürdüğü atlının her şeyinden ev sahibi sorumludur. Bu durum her iki tarafta, yani hem oğlan, hem kız evinde aynıdır. Bu sırada kız ve oğlan evlerinde köyün gençleri doğal olarak kız evinde kızlar, oğlan evinde de erkekler toplanırlar. Gelin atlanıncaya kadar eğlenilir ve her gün toplanılır. Bu gençleri toplu halde köyün hemen bütün evleri misafirliğe davet ederler. Böylece evden eve dolaşıp dururlar. O kadar ki bir günde beş altı defa dolaşırlar . Bu olaya da bey gezmesi denir.

Gelin ve damadın bir sağdıcı bir solducu olur. Sağdıç ve solduçlar gelin ve damadın yakın arkadaşıdırlar hiçbir zaman gelin ve damadın yanından ayrılmazlar. Kars’ın bazı bölgeleri vardır ki gelin ve damat düğün önceki sağdıçların evinde kalırlar. Böyle yerlere örnek olarak Kars’ın Büyükboğatepe köyü verilebilir. Düğünden bir gün önce “KIZ ŞAHI” kalkar. Şah oldukça ilginçtir. Ağaçtan yapılan, beşlik ağaç, ya da ağaç çıta arasına bunları dik tutmak için çakılan birkaç çıtadan ibarettir. Bunun etrafı meyvelerle bezenir. Meyveler ipe dizilmiş ve daha sonra Şah, a yerleştirilir. Şah’ın hazırlanması ve bütün masrafı sağdıca aittir. Yukarıda belirtildiği gibi düğünden bir gün önce ve akşam ezanından sonra kız şahı kalkar. Sağdıcın evinin önünden kalkan şahın önünde çubukçu bulunur. Bunun görevi şahdan meyve kaçırılmasına engel olmaktır. Çünkü bu şahdan meyve vs. kaçırıp sağdıca getiren , sağdıçtan bahşiş olarak para alır. Ayrıca yine şahın önünde, dirgen ucuna geçirilmiş bir tezek yanar halde gider. Güvey ortada, sağdıç sağında solduç ise solunda yürür. Elleri mendille bağlanmış ve mumu konmuş haldedir. Devamlı olarak silahla ateş edilir. (Dostun dostluğuna, düşmanın korluğuna hele bir Allah) koro halinde “Allah birde deyin üç olsun, düşmanın ömrü puç olsun, here bir Allah” diye bağırırlar. Yine bu arada devamlı olarak havaya ateş edilir. Bu arada şahın önünü kesenler de vardır. Bunlara ya kendileriyle görüşerek biri çıkarılır veya bahşişlerini isterler. Böyle hallerde çubukçu müdahale edemez. Böylelikle şah kızın evine kadar gelmiştir. Tam kapıda davul zurna çalar ve oyunlar oynanır. Şah içeriye girdikten sonra köyün genç kızları ve gelinleri, sağdıcı ve solducu içeri alırlar.

Gece kız evinde gelin ve genç kızlara, oğlan evinde ya da oğlan sağdıcının evinde güvey ve arkadaşlarına kına konulur. Kına ilkin evlenecek olanın eline konur. Kına konmadan gelin ve güveyin ellerine kına koyarlar. Kına koymak adeti de vardır. Ele konan para yoksul bir çocuk tarafından üç defa eli sıyırarak alınır. Bundan sonra bütün orada bulunanlar ellerine kına koyarlar. Kına koymak sevinç işaretidir.
Ertesi gün artık düğün bütünüyle başlamıştır. Bir yandan gelin hazırlanır, bir yandan davul çalar. Öğleye doru gelin atlanır. Gelinin atlanması demek oğlanın evine hareket etmesi demektir. Gelinin yanına yengeler (Biri Kız Yengesi Birde Düğün Eşyasıyla beraber gelen oğlan yengesi) ve ayrıca birkaç kadın,kız vardır. Bu sırada köyün gençleri atlara biner gelin arabasıyla beraber hareket ederler. Bir de müjde yastığı götüren vardır. Bu gelinden önce gider kız evinden aldığı bu yastığı oğlan evine götürür ve kendisine bir çift çorap ve başka bir şey hediye edilir.
Gelin kapıya gelince yine çalgılar çalınır, bir kazan üzerine bir çay tabağı konur,
gelin bunu ayağıyla kırar ve içeri gider. Gelin içeri girmeden evvel ayağına bir kurban kesilir. Akşam ezanından sonrada aynı şekilde oğlan sağdıcının evinden oğlan şahı kalkarak oğlan evine gelir. Böylelikle gelin ve damat aynı eve gelmiş olurlar. Gece erkeklere bir koyun kesilir. Buna döşgarı adı verilir. Yemek yenildikten sonra para toplanır. Bu paralar kız yengesine verilir. Böylelikle düğün sona ermiş olur.

Kars Arpacay Ilcesi


İlçe Tarihi
Arpaçay ile Kars’ın müşterek bir tarihi vardır. Kars İli’nin M.Ö’ye varan bir tarihi vardır. Kars’ın bilinen en eski sakinleri Orta Asya’dan gelme Hurrilerdir. Hurriler M.Ö 2000 yıllarında Kars Bölgesine yerleşmişlerdir. Van Bölgesinde bulunan Urartu Krallığı Hurrilerin hakimiyetine son vererek Kars’ı kendi hakimiyeti altına alarak 250 yıl ellerinde bulundurduktan sonra kur- aras boylarına yerleşmiş bulunan İskitlerin eline M.Ö 668 yılı…klerden kaldığı sanılmaktadır.

Kars M.S V.yy’da Arsaklılar’ın elinde kaldıktan sonra uzun bir süre Sasani Bizans ve İslamlar arasında el değiştirmiştir. Bu durum VL yy. başlarına değin devam eder. 1064 yılında Alpaslan’ın Anı ve Kars’ı zaptetmesi ile bu bölgenin çehresi birden değişmiştir.

Kars’daki ilk Türk Sanat eserleri bu zamanda yapılmaya başlamıştır. Gerçekten Kars Türk Beyliklerinin elinde çok değişti. Ne var ki, bu değişme aynı hızla devam etmeyerek 1153 yılında Kıpçak-Gürcü akıncıları tarafından işgal edilerek yapılan eserler tahrip edildi. Batı Anadolu Osmanlı Devleti güç kazanırken Kars sırasıyla Celayir Oğulları,Timur Oğulları,Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türk ve Türkmen Beylerinin eline geçti.

Her ne kadar Yavuz Sultan Selim Tebriz dönüşünde Kars’ı ve Arpaçay’ı ülkesine katmışsa da kesin olarak 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na katılabildi.1534’den 1877 yılına dek Kars ve kazaları Osmanlılar’ın elinde kaldı.Bundan sonra 17.-18. yy. da İranlılar tarafından işgal edilmişse de varılan anlaşma ile İranlılar bölgeden çekilmişlerdir. İran saldırılarından kısa bir müddet sonra Rus saldırıları baş gösterdi. .Ruslar ilk denemeyi 1807 yılında Tiflis üzerinden yaptılar. Fakat bu saldırı Türkler tarafından başarısızlığa uğratıldı. Ruslar bu yenilginin acısını 1828 yılında Kars’ı almakla çıkardı. Fakat Ruslar 1 yıl kalabildiler,1855 yılında yeniden Kars ve İlçelerine hücum eden Rus orduları bozguna uğratılırken şehire başarısından dolayı Gazi unvanı verilmiştir. Bu zaferden kısa bir süre sonra şehirde beliren açlık,hastalık ve soğuk yüzünden Kars ve İlçelerini halk Ruslara bırakmak zorunda kalmış ise de 1856 yılında Paris Anlaşması ile alınmıştır. 1877 yılında Ruslar yeniden hücum ettiler. Bu hücumları Gazi Ahmet Muhtar Paşa kısa bir süre durdurduysa da cephane ve asker yardımı gelmeyince Ruslar şehire girdiler.Kars ve İlçeleri 1878 den 1918’e kadar Rusların elinde kaldı.Bu kırk yıl içinde halkı göç etmeye ve Türkleri şehirden göç ettirmeye çalışan Ruslar gidenlerin yerine Rus,Ermeni ve Yahudileri getirerek yerleştiriyorlardı. Bu kırk yıllık esaret devresi bitince kısa bir süre şehir elimize geçtiyse de 1.Dünya Harbi’nin sonunda imzalanan Mondoros Mütarekesi ile Kars kendi kaderi ile baş başa bırakıldı. Bu durum İstiklal Savaşı’nın başlamasına dek sürdü. Kazım Karabekir Paşa kumandasındaki ordu 30 Ekim 1920’de bir daha ayrılmamak üzere Kars’ı ve İlçelerini Türkiye’ye kazandırdı.

Tabyalar Hırsız Kovalıyor


Araştırmacı Tarih Fotoğrafçısı Yıldırım Öztürkkan ile birlikte yıllardır Kars Tabyalarıyla ilgili araştırmasını sürdüren Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, son yıllarda tabyalarda yapılan talanın önüne geçilmesini istedi. Tabyaların önemine değinen Akçayöz, "Kars'ı bugüne getiren hiç şüphesiz milyonlarca şehidimizdir. Vücutlarını siper etmişler ve Anadolu 'ya geçit vermemişlerdir. İşte bu durumu gösteren öyle şeyler var ki bugün ayakta kalabildiği kadarıyla o günleri bizlere
hatırlatmaktadır. Bunlar, şanlı tarihimizin bir parçası olan tabya ve koruganlardır. Tarihe tanıklık eden tabyalardan günümüze çok az sayıda ulaşmıştır. Ancak yazılı kaynaklar ve görsel kalıntılar onların mevcudiyetini ispatlar niteliktedir. Tarih, burada toprağa ve taşa sinmiş durumda ve en eski yerleşim yerlerini bu topraklarda barındırıyor" şeklinde konuştu.
Şehit dedelerinden habersiz olanların milli kimliklerini daha rahat kaybedeceklerini de hatırlatan Akçayöz, "Bir milletin tarihi, şehitlerin kanıyla, sanatkarların teriyle, alimlerin ilmi ile yazılır. Çünkü tek bir gerçek var, o da, bu bölgedeki şehitlerin çoktan unutulmuş olmasıdır. Şehit torunları dedelerini çoktan unutmuş. Bu bölgeleri ziyaret edip, bir Fatiha dahi okumamaktadırlar. Gördükleri toprak sütrelere basit bir mevzi veya toprak yığınıymış gibi bakıp geçmekteler. Oysa, orada sayılarla ifade
edilemeyecek kadar çok şehit bulunmaktadır. Hiç düşündünüz mü bu kadar şehit nerede? Nerede bu mezarlar ve bunları kim, nerede ve nasıl hatırlıyor? Kars ilinde binlerce şehit yatıyor. Onların adına ne bir mezar taşı, ne de bir iz var. Hepsine Allah�tan rahmet diliyorum. Onlar, sayısız savaşların adsız kahramanlarıdır. Yeryüzünün birçok yerinde toprağın bağrında mezar taşları dahi olmadan yatıyorlar. Akıllara durgunluk verecek savaşların kahramanlarına ait abideler, ancak gönüllere dikilip yaşatılabilir.
Oysa bırakın abideleri bir mezar taşı dahi olmadan bedavadan ölüp gittiler. O yetmiyormuş gibi onların kazma kürekle yaptıkları tarihi tabyalar sorumsuz kişi veya kişiler tarafından yok ediliyor" diye konuştu.

ARTIK BU KAPILAR TARİHE TANIKLIK EDEMEYECEKTİR
Biri en az 500 kilogram ağırlığındaki demir kapıların çalınarak yok edilmesinden duyduğu üzüntüyü de dile getiren Akçayöz, daha sonra şunları söyledi:
"Artık bu kapılar tarihe tanıklık edemeyecektir. Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa, Şıpkada uzun süren açlık ve kale savunması ardından şehitleri defnederken bizlere şu dörtlüğü söylemiştir. Şehitlere, menkıbelerine layık kabirler yapmak için zaman olsaydı - Bu kahramanlık önünde insan mevcudiyeti, sanatkarıyla, heykeltıraşıyla, ressamıyla aciz ve biçare kalırdı - Bunu ruhumuzda, irfanımızda hissederek, aciz şühedayı gelecek nesillerin vefasına - Ve vicdanına tevdi ederek üzerlerine birer avuç toprak
septik. 158 senedir tarihe ve zamana direnen kapılar vicdansızların gaspına maruz kaldı. Belki ilmi bir kariyerimiz olmayabilir. Ama bu topraklara sevdamız, bağrında yatan ecdadımıza ve eserlerine sevgi ve saygımız, koruma arzumuz var. Ve başka da hiçbir art niyetimiz ve beklentimiz yok."

Kaynak www.yenibursa.com

Akçaabat Sebatspor Karsspor


Kırmızı-Beyazlılar, Bayburt Genç Osman Stadı’nda karşı karşıya geldiği Karsspor’u Mutlu’nun attığı golle 1-0 mağlup ederek çıkışını sürdürdü

TFF İkinci Futbol Ligi’nde mücadele eden ve iki hafta önce Fatih Stadı’nda oynanan Çorumspor maçı sonrasında yaşanan tatsız olaylar nedeniyle önceki gün futbol disiplin kurulunun yaptığı toplantıda bir maç saha kapatma cezası alan Akçaabat Sebatspor, dün aldığı bu ceza nedeniyle Karsspor müsabakasını Bayburt Genç Osman Stadı’nda oynadı. Kırmızı-Beyazlılar, Karsspor’u 1-0 mağlup ederek hem çıkışını sürdürdü hem de klasman grubu öncesinde büyük bir avantaj yakaladı. Maça hızlı başlayan Akçaabat Sebatspor oldu. Karsspor karşısında gol arayan Kırmızı-Beyazılar, yakaladığı gol pozisyonlarını değerlendiremeyince ilk yarı 0-0 sona erdi.

Galibiyet Golü Mutlu’dan
Karşılaşmanın ikinci yarısına yine atak başlayan Trabzon temsilcisi Akçaabat Sebatspor oldu. Karspor karşısında galibiyet golünü arayan Kırmızı-Beyazlılar, 75. dakikada Mutlu’nun attığı golle aradığı golü bularak Karsspor karşısında 1-0 öne geçti. Bu golle iyice rahatlayan Akçaabat Sebatspor, ikinci golü bulmak için Karsspor’u kendi sahasında abluka adlına aldı. Ancak bulduğu mutlak gol pozisyonlarını değerlendiremedi. Karsspor ataklarından da sonuç gelmeyince 90 dakika 1-0 Akçaabat Sebatspor üstünlüğü ile sona erdi. Bu golle Trabzon temsilcisi 20 puana ulaşarak 7. sıradan 6. sıraya yükseldi.

Batur: çok mutluyuz
Akçaabat Sebatspor’un Teknik Direktörü İsmail Batur, iki hafta önce oynanan Çorumspor maçı sonrasında yaşanan tatsız olaylar nedeniyle önceki gün futbol disiplin kurulunun yaptığı toplantıda bir maç saha kapatma cezası aldıklarını bu nedenle Bayburt Genç Osman Stadı’nda konuk ettikleri Karsspor’u zorda olsa 1-0 mağlup ederek üç puan almanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Kırmızı-Beyazlı ekibin Teknik Patronu Batur, “Bu galibiyetle 8 hafta önce Çankırı Belediyespor karşısında yakaladığımız çıkışımızı sürdürdük. Son iki haftada aldığımız galibiyetlerle ise ligin ortalarında kendimize yer edindik. Buda bizim ileriye umutla bakmamızı sağladı. Oyuncularımın hepsini Karsspor karşısında verdikleri onurlu mücadeleden dolayı kutluyorum. Bu galibiyeti ise yönetime ve taraftarlarımıza bayram hediye olarak armağan ediyorum” diye konuştu.

STAT: Bayburt Genç Osman
HAKEMLER: Emre Yıldırım ***, Elvan Çelik ***, Fevzi Demirhan ***
AKÇAABAT SEBATSPOR: Can ***, Sami **, Koray **, Caner ***, Hakan **, Semih ***, Enis * (Dk. 58 Erhan **), Rahman **, Hakan * (Dk. 87 Eyüp ?), Mutlu ** (Dk. 81 Serkan *), Gökhan **
KARSSPOR: Oguz ***, Berkan * (Dk. 83 Tuncay Maldan?), Mesut * (Dk. 37 Tuncay *), Umut **, Rıdvan * (Dk. 61 Zeki *), Ali Kemal ***, Burhan **, Burak *, Volkan * , Uğur **, Coşkun *
GOL: Dk. 69 Mutlu (Akçaabat Sebatspor)
SARI KARTLAR: Dk. 46 Semih, Dk. 56 Sami (Akçaabat Sebatspor), Dk. 6 Rıdvan (Karsspor)

Kaynak www.gunebakis.com.tr

Kars var ya bu Kars


Kars var ya bu Kars!

Şehir deyip geçmeyeceksin onu.

Adı geçince bir sigara yakacaksın, üfleyeceksin dumanı ciğerlerine, dalacaksın geçmişe…

Dayayacaksın sokaktaki çeşmeye ağzını, kana kana içeceksin buz gibi suyunu ve unutacaksın sıcağı.

Kars var ya bu Kars!

Kollarını açarak sizi bekliyor tutmak ve tutunmak için.

Kars Evliyası

Ebü'l-Hasan-i Harkânî
Allahü teâlâya ve âhirete âit ilimler yâni mârifetler sâhibi büyük âlim ve velî. Künyesi Ebü'l-Hasan, ismi Ali bin Câfer'dir. Bistâm'in bir kasabasi olan Harkân'da dünyâya geldi. Ebü'l-Hasan-i Harkânî, uzun boylu, güzel yüzlü, genis alinli, iri gözlü ve kumral idi. Hazret-i Ömer'e benzerdi. Insanlari Hakk'a dâvet eden, onlara dogru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavusturan ve kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerin altincisidir. Büyük Islâm âlimi Bâyezîd-i Bistâmî'nin rûhâniyetinden istifâde ederek kemâle gelmis, yükselmisti. Zamâninin kutbu idi. 1034 (H.425) senesinde Harkân'da vefât etti. Kabri Harkân'dadir.
www.karscom.blogspot.com

Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri, on iki sene Harkân'dan Bistâm'a, hocasinin kabrini ziyâret için gitti. Bu ziyârete giderken, yolda Kur'ân-i kerîmi hatm ederdi. Her gittiginde ziyâret ile ilgili vazîfelerini yaptiktan sonra; "Yâ Rabbî! Bâyezîd'e ihsân ettigin sana âit ilimlerden, büyüklügünün hakki için, Ebü'l-Hasan kuluna da ihsân eyle!" diye yalvarirdi. Geri dönerken, hiçbir zaman Bâyezîd'in türbesine arkasini dönmezdi. On iki sene sonra, Allahü teâlânin lütfu ile Bâyezîd'in rûhâniyetinden istifâde edip olgunlasti. Allahü teâlâyi tanitan kalb ilimlerinde ve diger ilimlerde talebe yetistirmeye basladi. Pekçok talebesi vardi. Kerâmetleri pekçokdur. Böyle büyük zâtlarin halleri, sözleri, yasayislari hep kerâmetlerle doludur. Sevenleri onlarda her an kerâmetler görmekte, bagliliklari artmaktadir. Onlar Allahü teâlânin sevgilisidir. Sevgiliye her ikrâm yapilir. Kör, günesi göremiyorsa günesin kabahati olmaz.

Bir gün Ibn-i Sînâ, Harkân'a Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerini evinde ziyârete geldi. Hanimi, azarlayarak, ormana gittigini söyledi. Hanimi, Ebü'l-Hasan hazretlerinin büyüklügüne inanmadigi için, ona uygunsuz seyler söyledi. Ibn-i Sînâ ormana dogru giderken, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinin, bir arslana odun yüklemis gelmekte oldugunu gördü."Bu ne hâldir?" diye sorunca, "Evimdekinin sikinti ve belâ yükünü tasidigim için, bu arslan da bizim yükümüzü tasiyor." buyurdu.

Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri, her sene bir defâ, Dihistan'da sehidlerin kabirlerinin bulundugu kum tepeyi ziyârete giderdi. Harkân'dan geçerken durur ve havayi koklardi. Talebeleri kendisine; "Efendim, sizin bu sekilde havayi koklamanizdaki hikmet nedir? Biz herhangi bir seyin kokusunu duymuyoruz." diye sorduklarinda, buyurdu ki; "Evet öyledir. Fakat bu kasabadan öyle birisinin kokusu geliyor ki, onun adi Ali, künyesi Ebû Hasan'dir. O, zamânin kutbu olacaktir."

Vaktiyle Bistâm sehrine bir çekirge sürüsü hücûm etti. Bütün ekinleri ve sebzeleri yediler. Halk, çekirgelerden ve bu musîbetten kurtulmalari için feryâd ederek, duâ ediyordu. Fakat bu musîbetten bir türlü kurtulamadilar. Halkin telâsini ve üzüntüsünü gören Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri; "Ne oldu, bu halkin feryâdi nedir böyle?" diye sordu. Çekirge istilâsi bütün ekinlerin perisanligini ve halkin bundan üzüntülü oldugunu söylediler. Bunun üzerine, ayaga kalkarak dama çikti. Ve etrafa bir nazar etti. Çekirgeler toplanip sehirden derhal uzaklastilar. Ikindi namazi vaktine kadar bir tek çekirge kalmadigi gibi, bütün ekinlerin yapraklari da eski hâline gelip, hiç ziyân olmadi.

Sultan Mahmûd Gaznevî, bütün Asya'ya hâkim oldugu zamanda, Harkân sehrine yakin gelmisti. Adamlarindan bir kaçini, Harkân'a Seyh Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinin huzûruna göndermis ve Seyh hazretlerini yanina çagirmisti. Seyh hazretleri buna karsilik, bir özür beyân ederek gitmek istemediler. Durum, Mahmûd Gaznevî'ye bildirilince, "Haydi kalkiniz! Zîrâ o, bizim sandigimiz kimselerden degildir. Biz ona gidelim." dedi. Sonra kendi elbisesini Kâdi Iyâd'a giydirdi ve kendisi de silâhtar olarak, Kâdi Iyâd'in yaninda Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin evine girdi. Mahmûd Gaznevî selâm verince, Ebü'l-Hasan hazretleri selâmini aldi. Fakat ayaga kalkmadi. Mahmûd Gaznevî, Ebü'l-Hasan-i Harkânî'ye; "Sultan için neden ayaga kalkmadiniz?" diye sorunca, Ebü'l-Hasan, Sultan Mahmûd'a; "Mâdem ki seni öne geçirmisler, yanima gel bakalim." dedi. Soruya o ânda cevap vermediler.

Sultan Mahmûd Gaznevî, Ebü'l-Hasan-i Harkânî'ye; "Bâyezîd-i Bistâmî nasil bir zât idi?" diye sordu. Ebü'l-Hasan-i Harkânî: "Bâyezîd, öyle kâmil bir velî idi ki, onu görenler hidâyete kavusurdu. Allahü teâlânin râzi oldugu kimselerden olurdu." diye cevap verdi. Sultan Mahmûd bu cevâbi begenmedi ve; "Ebû Cehl, Ebû Leheb gibi kimseler, Fahr-i kâinâti, Server-i âlemi nice kere gördüler. Fakat hidâyete gelmediler. Hâl böyle olunca, Bâyezîd'i görenlerin hidâyete geldiklerini nasil söylüyorsun?" dedi. O, Resûlullah efendimizden daha yüksek mi ki, iki cihânin efendisini, üstünlerin üstünü olan Allahü teâlânin sevgili Peygamberini gören, küfürden kurtulamadi da, Bâyezîd'i görenler mi kurtulur demek istedi. Ebü'l-Hasan; "Ebû Cehl ve Ebû Leheb gibi ahmaklar, Allahü teâlânin sevgili Peygamberini, insanlarin en üstünü olan hazret-i Muhammed olarak görmediler. Ebû Tâlib'in yetimi, Abdullah'in oglu olarak gördüler. O gözle baktilar. Eger, Ebû Bekr-i Siddîk gibi bakarak, Resûlullah olarak görselerdi, eskiyâliktan, küfürden kurtulur, onun gibi kemâle gelirlerdi." buyurdu.

Sultan Mahmûd Han bu cevâbi çok begendi. Din büyüklerine olan sevgisi artti. Sultan Mahmûd; "Bana nasîhat ediniz." deyince Ebü'l-Hasan-i Harkânî; "Su dört seye dikkat et: Günahlardan sakin, namazini cemâatle kil, cömert ol, Allahü teâlânin yarattiklarina sefkat göster." dedi. Sultan Mahmûd; "Bana duâ buyurun." deyince, Ebü'l-Hasan-i Harkânî; "Ey Mahmûd, âkibetin makbûl olsun." dedi. Bunun üzerine Sultan Mahmûd, Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin önüne bir kese altin koydu. Buna karsilik Ebü'l-Hasan, sultânin önüne arpa unundan yapilmis bir yufka ekmegi koydu. Sultan ekmekten bir lokma aldi. Fakat lokmayi yutamadi. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri; "Bir lokma ekmegi yutamiyorsun. Ister misin, su bir kese altin bizim de bogazimizda dursun? Biz paralarla olan alâkamizi kestik. Su altinlari önümden aliniz." dedi. Sultan, Ebü'l-Hasan'in paralari almasini çok istedi ise de, kabûl etmeyince, ondan bir hâtira istedi. Ebü'l-Hasan hazretleri ona hirkasini verdi.

Sultan Mahmûd giderken, Ebü'l-Hasan ayaga kalkti. Bunun üzerine Sultan Mahmûd; "Geldigim zaman hiç iltifat etmemistin, fakat simdi ayaga kalkiyorsun. O hâl niye idi? Bu ikrâm nedir?" diye sordu. Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri; "Buraya pâdisâhlik gururu ile beni imtihan için geldin. Simdi ise dervislik hâliyle gidiyorsun ve dervislik devletinin günesi üzerinde isildamaya basladi. Önce gurur içinde oldugundan dolayi ayaga kalkmadim. Fakat simdi dervis oldugun için ayaga kalkiyorum." dedi.

Sultan, sonra gazâya gitmek üzere Harkân'dan ayrildi. Sevmenât'a geldi. Içine maglûb olma korkusu düstü. Birden atindan inip, bir kösede Ebü'l-Hasan hazretlerinin hirkasini eline alip; "Yâ Ilâhî! Su hirkanin sâhibinin yüzü suyu hürmetine, su kafirlere karsi bizi muzaffer kil. Ganimet olarak ele geçirecegim her seyi dervislere verecegim." diye duâ eder etmez, düsman tarafinda bir toz-duman ortaya çikti. Düsmanlar, bu toz-duman içinde birsey görmiyerek, kiliçlarini birbirlerine vurdular ve kendi kendilerini öldürdüler. Sag kalanlari dagilip gitti. O aksam Sultan Mahmûd, rüyâsinda Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerini gördü. Ebü'l-Hasan-i Harkânî, Sultan Mahmûd'a; "Allahü teâlânin dergâhinda, hirkamizin yüzü suyu hürmetine zafer kazandin. Eger o anda isteseydin, kâfirlerin hepsinin müslüman olmasini saglayabilirdin." buyurdu.

Bir gün, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinin bir talebesi çok hastalandi. Buna hiç bir tabîb çâre bulamadi. Talebe, hastaligin agrisina dayanamaz hâle gelmisti. Sonunda durumu Ebü'l-Hasan-i Harkânî'ye bildirdiler. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri terliklerini vererek; "Bunlari agriyan yere sürün." buyurdu. Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinin dedigi gibi yaptiklarinda, Allahü teâlânin yardimiyla talebe iyilesti ve hiçbir rahatsizligi kalmadi.
www.karscom.blogspot.com
Talebelerinden biri, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinden; "Lübnan Dagina gidip Kutb-i âlemi görmek için bana izin ver." diye ricâda bulundu. Ebü'l-Hasan hazretleri izin verince, o talebe Lübnan Dagina vardi. Orada, yüzleri kibleye dönmüs hâlde oturan bir cemâat gördü. Önlerinde bir cenâze duruyordu. Fakat cenâze namazini kilmiyorlardi. Talebe dayanamiyarak; "Niçin cenâzenin namazini kilmiyorsunuz?" diye sordu. Oradakiler; "Kutb-i âlemin gelmesi lâzimdir. Kutb-i âlem buraya her gün bes kere gelir ve imâmlik yapar." diye cevap verdiler. Talebe bunu duyunca çok sevindi ve beklemeye basladi. Bir süre sonra herkes ayaga kalkti. Kendi hocasi Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin Kutb-i âlem oldugunu gördü. Bu durum onu dehsete düsürdü ve kendinden geçti. Tekrar kendine geldiginde, namaz kilinmis ve cenâze defnedilmisti. Kutb-i âlem de gitmisti. Talebe orada bulunanlara; "Kutb-i âlem tekrar ne zaman gelir?" diye sorunca; "Önümüzdeki namaz vakti." diye cevap verdiler. Talebe onlara; "Ben onun talebesiyim. Ona karsi söyle söyle demistim. Uzun süreden beri yollardayim. Ona durumumu arzedin de, beni berâberinde Harkân'a geri götürsün." diye yalvardi. Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri, tekrar namaz kildirmak için oraya geldiklerinde, talebe elini ona dogru uzatti ve tekrar bayildi. Ayildigi vakit, Rey sehrinin çarsisindaydi. Harkân'a hocasinin yanina gidince, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri ona; "Gördüklerini kimseye anlatma. Çünkü, Allahü teâlâdan bu dünyâda beni halktan gizlemesini ve bir tâne ârif ve büyük zât hariç, hiçbir kimsenin görmemesini istedim. Öyle de oldu. O zât da Bâyezîd-i Bistâmî'dir." buyurdu.

Bir gün Ebû Saîd, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerinin yanina büyük bir kalabalikla ziyâret için gelmisti. Hizmetçi kadin, arpadan yapilmis birkaç adet ekmegi, bir sepet içinde Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin yanina getirdi. Ebü'l-Hasan hazretleri o kadina; "Su ekmeklerin üzerine bir örtü ört ve oradan istedigin kadar ekmek çikar." diye tenbih etti. Kadin denileni yapti ve kalabalik bir halk topluluguna, durmadan örtünün altindan ekmek çikardi. Fakat ekmekler bitmiyordu. Bir süre sonra kadin örtüyü kaldirinca, sepetin içinde hiçbir sey kalmadigi görüldü. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri; "Sâyet örtüyü kaldirmasaydin, kiyâmete kadar bunun altindan ekmek çikarip duracaklardi." buyurdu."

Bir gece Ebü'l-Hasan-i Harkânî; "Bu gece falan sahrada savas yapiliyor. Su kadar kisi de yaralandi." buyurdu. Durumu arastirdiklarinda, Ebü'l-Hasan hazretlerinin dedigi gibi oldugu anlasildi. Ayni gece, Ebü'l-Hasan hazretlerinin oglunun kafasini kesip, kapisinin esigine attilar. Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin hiç haberi olmadi. Kendisini inkâr eden hanimi; "O kimseye ne demeli, su kadar mesâfe uzakliktaki cereyân eden bir olayi haber veriyor, ama oglunun kafasini kesip kapisina attiklari hâlde, bundan haberi olmuyor?" deyince, Ebü'l-Hasan-i Harkânî; "Evet, dedigin dogrudur. Ama biz onu gördügümüz vakit, aradaki perde kaldirilmisti. Oglani katlettikleri zaman ise, perde çekmislerdi." dedi.

Ihlâs ve riyâ nedir? diye sorduklarinda; Ebü'l-Hasan hazretleri buyurdular ki: "Allahü teâlâ için yaptigin her sey ihlâstir. Halk için yaptigin hersey de riyâdir."

Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri, birgün sohbetinde bulunanlara söyle sordu: "Dünyâda en iyi sey nedir?" Orada bulunanlar; "Siz, bizden daha iyi bilirsiniz. Siz bildirin." dediler. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan hazretleri, "En iyi sey, Allahü teâlâyi unutmayan gönüldür." buyurdu.

Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri buyurdular ki: "Nîmetlerin en iyisi, çalisarak kazanilanidir. Arkadaslarin en iyisi, Allahü teâlâyi hatirlatandir. Kalblerin en nurlusu, içinde mal sevgisi olmayandir."

"Dünyâda, âlimler ve âbidler (ibâdet eden) çoktur. Ama, aksam ve sabah cenâb-i Hakkin rizâsi üzere bulunmak mühimdir."

"Kalblerin en nurlusu, içinde Allahü teâlânin sevgisinden baska bir sey bulunmayandir. Amellerin en iyisi, riyâdan uzak olan, yâni ihlâs üzere olanidir."

"Siz Allahü teâlâdan konusurken, baska seyden bahsedenle arkadaslik etmeyiniz."

"Cennet'te Tûbâ agacinin altinda, Allahü teâlâdan bîhaber olarak bulunmaktansa, dünyâda bir diken agacinin altinda, dâimâ O'nu hatirlamayi daha çok arzu ederim."

"Resûlullah efendimizin vârisi; O'nun islerine uyan ve serîatine tâbi olandir."

"Ömrüme bakinca, yetmis üç yillik ibâdetlerimin hepsini, bir saatlik kadar kisa, günahlara bakinca da, Nûh aleyhisselâmin ömrü kadar uzun gördüm."

"Dünyâ, pesinden kostugun sürede senin pâdisâhindir. Ondan yüz çevirince, sen ona sultan olursun."

"Allahü teâlâ, nasil senden vaktinden evvel namaz kilmani istemiyorsa, sen de O'ndan, vaktinden önce rizik isteme."

"Ulemâ; "Biz Peygamberin vârisiyiz." diyor. Fakat Peygamberimizin vârisleri arasinda biz de variz. Çünkü O'nda olan seylerin bâzisi bizde de var. Resûlullah efendimiz fakirligi seçmisti. Biz de fakirligi tercih etmis bulunuyoruz. O cömertti. Güzel bir ahlâki vardi. Hâinlik bilmezdi. Basîret sâhibiydi. Halkin rehberiydi. Aç gözlü ve hirs sâhibi degildi. Hayir ve serri Allahü teâlâdan bilirdi. Tabiatinda yalan ve kandirma diye bir sey yoktu. Zamânin esiri degildi. Insanlarin korktugu seyden korkmazdi. Insanlarin güvendigi seye güvenmezdi. Hiç gururlanmazdi. Iste bunlar evliyânin sifatlaridir. Resûlullah efendimiz, ucu bucagi bulunmayan bir umman idi. Eger o ummandan bir damla ortaya çiksaydi, bütün âlem ve mahlûkât sasirir kalirdi. Sûfîlerin kervani; Allahü teâlâ, Resûlullah ve Eshâb-i kirâm sevgisinden ibârettir. Bu kervanda bulunan ve ruhlari bunlarin ruhlariyla kaynasan kimseye ne mutlu."

"Yol ikidir: Biri hidâyet, öbürü dalâlet, sapiklik yoludur. Kuldan Allahü teâlâya giden yol dalâlet yoludur. Allahü teâlâdan kula gelen yol ise hidâyet yoludur. Simdi her kim hidâyete erdim derse, o, hidâyete ermemistir. Her kim beni hidâyete erdirdiler derse, o, hidâyete ermistir."

"Allahü teâlânin karsisinda su üç seyi muhâfaza etmek zordur: Hak ile iken sirri, halk ile iken dili, amel (is, ibâdet) yaparken temizligi."

"Yakinlarin yakini, bizim maksadimiz olanin yaninda uzak kalir. Ey kardesim, suya daha yakin olan daha çok batar; atese daha yakin olan, daha çok yanar.

"Ne zaman Allahü teâlânin varligina nazar etsem, kendi yoklugumu görürüm, ne zaman kendi varligima nazar etsem, Allahü teâlânin varligini görürüm."

"Su iki kisinin çikardiklari fitneyi, seytan bile çikaramaz: Dünyâ hirsina sâhip âlim ve ilimden yoksun sûfî."

"Sâyet bir mümini ziyâret edersen, hâsil olan sevâbi, yüz adet kabûl edilmis hac sevâbi ile degistirmemen lâzimdir. Çünkü bir mümini ziyâret için verilen sevap, fakirlere verilen yüz bin altin sadakanin sevâbindan daha fazladir. Bir mümin kardesinizi ziyârete gittiginizde, Allahü teâlânin rahmetine kavustuk diye îtikâd edin."

"Ilimden en fazla nasîb alan, onunla amel edendir. En fazîletli amel ise, üzerine farz olandir."

"Dilini, Allahü teâlâdan baskasi hakkinda konusmamak için mühürle! Kalbini, Allahü teâlâdan baskasini düsünmemek için mühürle! Ihlâssiz bir is yapmaman ve helâl olmayan bir seyi yememen için de, davranislarina, dudaklarina ve dislerine ayni sekilde mühür vur!"

"Bir mümin kardesini sabahtan aksama kadar incitmeyen kimse, o gün aksama kadar Peygamber efendimizle yasamis olur. Eger bir mümin kardesini incitirse, Allahü teâlâ onun o günkü ibâdetini kabûl etmez."

"Allahü teâlâ kuluna, îmândan sonra temiz yürek ve dogru dilden daha büyük hiçbir sey ihsân etmemistir."

"Çok aglayiniz, az gülünüz; çok susunuz, az konusunuz. Çok veriniz, az yiyiniz; çok uyanik olunuz, az uyuyunuz."

"Insanoglu, su üç seyle sürekli olarak tâati yaparsa, sorgusuz suâlsiz Cennet'e gidebilir: Kalb, nefs ve dil."

Ebü'l-Hasan-i Harkânî'nin Besâretnâme adli eseri ve Türkçeye tercüme edilen Esrâr-üs-Sülûk kitaplari vardir.

Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri vefâtlari yaklastiginda; "Kabrimi derin kazin. Yatacagim yer, hocam Bâyezîd hazretlerinin mezarindan asagida bulunsun." diye vasiyet etti. Bu vasiyetini yaptigi gece Harkan'da vefât etti. Topraga verildigi günün aksami, çok kar yagdi. Ertesi gün bas ucuna, büyük ve beyaz bir tasin dikildigini gördüler. Mezarin çevresinde, sâdece bir arslanin ayak izleri vardi.

Kim kabrinin üzerine elini sürerek, cenâb-i Hak'tan maksadinin hâsil olmasini istese, Allahü teâlânin izniyle duâsinin kabûl edildigi ve hâlis kalple yapilan duâlarin da kabûl oldugu çok görülmüstür.

Bir rivâyete göre Ebü'l-Hasan Harkânî, Kars'in fethine katilmis ve kale önlerinde sehit düsmüstür. Kars'ta, Hasan Harkânî'nin kabrinin bulunmasiyla ilgili çesitli rivâyetler vardir. Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme'sinde bir rivâyeti söyle nakletmektedir:

Kars kalesi Osmanlilar tarafindan Üçüncü Murâd Han devrinde tekrar geri alininca, kale tâmirâti Lala Mustafa Pasaya verilmisti. Tâmirâtin yapildigi sirada askerlerden Hâfiz Osman isimli hal sâhibi biri rüyâsinda Hasan-i Harkânî'yi gördü. Ona; "Oglum Hâfiz Osman! Uzun müddetten beri toprak altinda yatmaktayim. Pasana söyle, kabrimi ayan edip açiga çikarsin, okunacak Fâtihalardan nasîbdâr olayim." dedi. Ertesi gece Hâfiz Osman ayni rüyâyi tekrar gördü. Fakat cesâret edip Pasaya söyleyemedi. Üçüncü gece de ayni rüyâyi gördü. Ebü'l-Hasan Harkânî, mütebessim çehresiyle bu defâ söyle dedi: "Yavrum Hâfiz Osman! Gördügün rüyâlar sâdik rüyâlardir. Yalniz makâmimin nerede oldugunu, evvelki rüyâlarinda söylemedigim için, seni tereddütte biraktim. Bunun için de pasaya söylemeye cesâret edemedin. Simdi dikkatlice dinle târif ediyorum. Yarin hemen Pasaya çik ve söyle. Kars Kale içi mahallesinde Kagizman Kapisi'na girdiginde yirmi iki adim gün bati tarafina gidersin, son adimin altinda benim tabutum bulunur. Üzerimdeki kül ve toprak yiginlarini temizledikten sonra, hâlis topraktan üç arsin esin. Sandukam meydana çikar. Tekrar Kars Kalesine dogru on sekiz adim götürür oradan da üç arsin derinliginde hâlis topraktan kabrimi eser oraya defnedersiniz. Bas ucuma bir de câmi insâ edersiniz." Hâfiz Osman gördügü bu sâdik rüyâyi ertesi gün Pasaya büyük bir heyecanla anlatti. Pasa bu askerini kucakladiktan sonra; "Yâ evlâdim! Sen de mi bu rüyâyi gördün? Evet oglum, bir pîrî fânî, bana da bu husûsu defâlarca rüyâda buyurdularsa da senin tafsilâtli rüyân gibi olmadigindan büyük tereddüt ve endise içindeydim. Bihamdillah bu telasli endiseden beni kurtardin." dedi.

Ertesi gün Lala Mustafa Pasa bir tamim yayinladi. Bütün halk ve askerî erkân, tekbir sesleriyle rüyâda târif edilen yere geldi. Kazma isi tamamlanip tabut çikinca, Mustafa Pasa ulemânin müsâdesiyle açti. Tabuttan hos bir koku yayildi. Arkasindaki yas hirka bile henüz çürümemisti ve savas sirasinda yaralanan sag bacagi ile sol pazusuna baglanan mendillerden, hâlâ kan damlamaktaydi. Durum sultana bildirilince, Üçüncü Murâd hemen bir türbeyle yanina câmi yaptirilmasini emretti.

Ebü'l-Hasan Harkânî'nin asil türbesi Harkân'dadir.

SÖZ DINLEYEN KAZANIR

Bir kâfilede bulunan insanlar, Ebü'l-Hasan Harkânî hazretlerinin huzûruna gelip; "Yollar korkuludur. Bize bir duâ ögretiniz." diye istirhâm edince; buyurdu ki: "O zaman, Ebü'l-Hasan'i hatiriniza getiriniz!" Bu söz, gelenlerin hoslarina gitmedi. Yolda eskiyâ, önlerine çikti. Hepsinin mal ve metâlarini aldi. Yalniz, Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretlerini hatirlayan bir kimsenin malina zarar gelmedi. Bu hâle arkadaslari sasip, sebebini sorduklarinda; "Ebü'l-Hasan-i Harkânî'yi hatirladim ve kurtuldum." cevâbini aldilar. Gelip durumu Ebü'l-Hasan hazretlerine anlattilar. Ve; "Biz Allah'tan yardim istedik, eskiyâlar bizi soydu. Fakat seni hatirlayip, senden yardim isteyen su arkadas kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?" diye sordular. "O arkadasinizi kurtaran, Allahü teâlâdir. Günahkâr agizdan çikan duâyi cenâb-i Hak kabûl etmez. Bunun için siz Allah'a yalvardiginiz zaman duâniz kabûl olmadi. Bu arkadasiniz beni hatirlayip imdât isteyince, ben de Rabbime duâ ettim; "Yâ Rabbî! Su kulunu içinde bulundugu belâdan kurtar." dedim. Rabbim benim duâmi kabûl ettigi için, o arkadasiniz kurtuldu. Mesele bundan ibârettir." buyurdu.


ANNEYE HIZMET

Ebü'l-Hasan-i Harkânî hazretleri söyle anlatir: "Iki kardes vardi. Her gece sirayla annelerinin hizmetiyle ugrasir, digeri Allahü teâlâya ibâdet ederdi. Bir aksam, Allahü teâlâya ibâdet eden kardes, yaptigi ibâdet, duydugu hazdan dolayi çok memnun oldu. Bu sebepten ertesi gün kardesine; "Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibâdet edeyim." dedi. Kardesi kabûl etti. Ibâdet ederken secdede uyuya kaldi ve o anda bir rüyâ gördü. Rüyâsinda bir ses ona; "Kardesini affettik, seni de onun hâtiri için bagisladik." deyince, genç; "Ben, Allahü teâlâya ibâdet ediyorum. Kardesim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni, onun yaptigi amel yüzünden bagisliyorsunuz." dedi. Ses ona; "Evet, senin yaptigin ibâdetlere bizim hiç ihtiyâcimiz yok. Fakat kardesinin annene yaptigi hizmetlere, annenin ihtiyâci vardi." dedi."

Kars Ünlülerinden Nuray Hafiftaş


Nuray Hafiftaş ın Karslı olduğunu biliyormuydunuz.

Nuray Hafiftaş, 1964 yılında Kars'ta Doğdu. İlk Okulu Taksim'de okudu. İTÜ Devlet Konservatuar'ını bitirdikten sonra İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyetinde 4 yıl kadrolu devlet sanatçısı olarak çalıştı. Aynı yıllarda İstanbul Radyosu'nda da sözleşmeli sanatçı olarak 4 yıl çalıştı. Şimdiye kadar birçok albüm çıkaran sanatçının 100'ü aşkın söz ve bestesi kendisine ait olan eserleri var. Bunlardan "Ayrılık Nikahı", "Yalan Dünya" ve "İsyan Ediyorum"u Kibariye, "Hasret" ve "Gurbet "i ise İzzet Yıldızhan okudu. Sanatçının '' Sılayı Ver '' isimli son albümünde ise kendisine ait altı bestesi bulunuyor.

Kars Kız İlköğretmen Okulu

Kars Kız İlköğretmen Okulu mezunları, 2007 yılı Kars buluşmasından sonra, geçen hafta da Ankara’da bir araya geldiler. Bir dönem Edebiyat öğretmenleri olduğum için de beni de davet ettiler. Hopa, Artvin, Trabzon, Antalya, İzmir, İstanbul, Samsun, Konya, Bursa, Afyon, Çamlıhemşin, Fındıklı, Mudanya ve Yalova’dan kalkıp gelen, koşup gelen, uçup gelen eski ve eskimeyen mezunlarla, dostlarla, meslektaşlarla birlikte geçmişi, öğrencilik yıllarını ve Kars’ı andık. Ellerinde o yıllara özgü hatıra defterleri ve resim albümleriyle gelenler, o günlere özgü anılarını, yaşanmışlıklarını, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin düzeyini, olanaksızlıkların kişiye neler kattığını duygu dolu örneklerle dile getirdiler.

Kars Antlasmasının imzaladığı kalem


Gümrü, Moskova ve Kars anlaşmalarına imza atan kalemler, Kazım Karabekir Paşa Müzesinin en can alıcı eserleri arasında yer alırken, kalemlerin asılları ise TBMM'de muhafaza ediliyor. 3 Aralık 1920 de Gümrü, 16 Mart 1921'de Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihinde ise Kars anlaşmalarını imza altına alan kalemler, Iğdır, Kars, Ardahan ve Artvin'i yeniden ana vatana bağlarken, Doğu Anadolu Bölgesinin tamamını da düşman hakimiyetinden kurtarma rolünü üstlendiler.

Kars Anlaşmasını imzalayan kalemle ilgili olarak, Kazım Karabekir Paşa tarafından; Şark Cephesinden Garp Cephesi'ne kuvvet gönderilmesini Ve bundan böyle İstiklal Harbimizin artık Garp Cephesi'ne inhisar edeceğinin bilinmesini şeklindeki ifadeler kullanılırken, eserlerin hemen altında ise, Şark Cephesi Kumandanı, Gümrü ve Kars Konferansları Türk Baş Murahhası Kazım Karabekir ünvanına yer veriliyor.

Kaynak www.erzurumgazetesi.com.tr

Kaz Nasıl Pişirilir


Bu yıl başı hindi değilde kaz yesek ne olur, hadi gelin kaz nasıl pişirilir öğrenelim.

Kars ya da Ardahan ayazında kurutulan kazlar suda kaynatılır. Kaz yağlı bir hayvan. Piştikçe yağını ve tuzunu suya veriyor. Kaz eti piştikten sonra suyunda bulgur pilavı pişirilir ve kaz bu pilavla sunulur. Kaz eti yağlı olduğu için hazmı zordur. Bu sebeple batıda yanında toz şeker verilir ki, hazmı rahatlatsın. Kars ve Ardahan'da ise kaz yemekleri yle birlikte şerbet veya hoşaf içilir.

Güveçte kaz

"Güveçte kaz" aslında yöre kadınının 'soba yanarken fırına bir şeyler atalım' fikriyle geliştirdiği bir yemek. Güveç içine kaz eti, patates, soğan ve su konur. Eğer evde biber varsa o da eklenebilir, fırına sürülür. Piştikten sonra ister bulgur pilavıyla ister lavaşla servis edilebilir.

Kars Kazı İstanbul da


Adına Kars'ta Film Festivali düzenlenen kaz, yöre insanın soğuk kış aylarında en önemli besin kaynaklarından biri. Halbuki kaz yemekleri gelişmiş ülkelerde lüks sayılıyor. Hele kaz ciğeri yemek için Avrupalılar neredeyse bir servet ödüyor. Kars ve Ardahan yöresinde ise şimdilerde neredeyse üç öğün kaz ciğeri yeniyor. Çünkü buraya yaklaşık üç hafta önce kar düştü.

"Ne alaka" diyeceksiniz hemen açıklayalım; yörede kar yağması yani havaların soğuması kazların kesilmesinin vakti geldi demek. Her evde beslenen kazların bir tanesi anaç kaz olarak bırakılır ve diğerleri kesilir. İçi boşaltılıp tuzlu suya basılır. Ciğerleri ise uzun süre dayanmadığı için bitene kadar neredeyse her öğün yenir. Fransız mutfağının en özel ve pahalı ürünü kaz ciğerini, işte bu sebeple Kars ve Ardahan yöresinde şimdilerde her evin sofrasında görmek mümkün. Peki, tuzlu suya bastıkları kazları ne yapıyorlar? İki hafta kadar bu tuzlu suda salamura edilen kazlar çıkarılıyor. Suyu ve tuzu akmasın diye üzerine un serpiliyor ve tavana asılıyor. Asılan yer Kars ve Ardahan'ın o meşhur soğuğunu ve ayazını görecek bir konumda oluyor. Tuzlanmış kazlar 40 gün kadar ayazda kurutuluyor, sonra da buzluklarda pişirilecekleri günü bekliyor.

Ülkemizde başta Bursa olmak üzere birçok yerde kaz yetiştiriliyor. Hatta buralarda yetiştirilen kazlar Kars ve Ardahan'da yetiştirilenden daha bir besili oluyor ama tatları Kars-Ardahan'ınkini kadar lezzetli değil. Çünkü işin sırrı ayazda! Hatta kimi damak tadına düşkünler kazı 40 gün değil de 3 ay kadar ayazda bekletip kaz pastırması yapıyor ve öyle kesip yiyor. Tabii ki sır sadece ayazda değil. Yörede kazlar yapay yemle değil doğal besinlerle besleniyor. Büyük olsun diye zorla yedirilmiyor. Dolayısıyla eti daha lezzetli oluyor.

Peki, gurbetteki Kars ve Ardahanlılar ne yapıyor? Birkaç hafta sonra Kars ve Ardahan'dan İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlere gelen otobüsler sadece yolcuları değil kazları da taşımaya başlayacak. Büyük şehirlerde şimdiden "kaz partisi" planları yapılıyor. Misafirler davet ediliyor. Gurbettekilerin her yıl artan bu talepleri üzerine, yöre halkı daha çok kaz yetiştiriyor. Kaz çobanı tutanlar bile var. Kars'ın Susuz ilçesine bağlı Kırçiçeği köyünden Tarkan Okurlu 6 yıldır kaz yetiştiriyor. Artık geçimini kazlardan sağlayan Okurlu, İstanbul ve İzmir'deki akrabalarının siparişleri için kazlarını kesip, kurutmaya başlamış bile. Tanesi 55 ile 70 YTL arasında değişen kurutulmuş kazların canlısı 50 YTL'den satılıyor. Henüz ekonomik değeri tam anlaşılamayan kazın sadece eti değil tüyü de önemli bir değer.

Büyükşehirden kaz siparişi yapanlardan birisi de Suat Yılmaz. Yılmaz'ın bir özelliği var; İstanbul Fenerbahçe'deki meşhur balık restoranı Misina'nın sahibi. Aslen Ardahanlı olan Yılmaz, 23 yıldır balık restoranı işletiyor. Ama artık mart ayının ilk 10 gününde meraklıları için kaz eti pişiriyor. Yılmaz, Kars ve Ardahan'ın kazını tanıtmayı kendisine misyon edinmiş. Çünkü eğer Kars ya da Ardahanlı bir tanıdığınız yoksa kaz eti ve kaz eti suyunda yapılmış pilavı yemeniz biraz zor. Suat Yılmaz da etini, bulgurunu ve ustasını yöreden getirterek kaz yemekleri yapıyor ve meraklılarına tattırıyor. Annesi şimdi memleketi Ardahan'da kaz satın alıyor. Geçen yıl 400 kaz almışlar, bir haftada tükenmiş, bu yıl 500'den fazla almayı planlıyor. "Bizim yörenin kazının lezzeti hiçbir yere benzemez." diyor. Tadanlar zaten merakla kazların geleceği günü bekliyormuş. O sebeple kaz yemekleri günlerini şubat ayına çekebileceklerini söylüyor.

Peki Kars'a kaz yemeğe gidilir mi? Önerimiz oradan bir tanıdık bulmanız. Çünkü mevsim kış ve her yer kar beyazı ise Kars ya da Ardahan'daki evlerden birkaçında mutlaka kaz partisi yapılıyordur ve sizi de aralarına alabilirler. Eğer tanıdığınız kimse yoksa şehir merkezindeki Kösem Gözde Yemek Salonu ve Ocakbaşı Restoran'da da kaz eti yiyebilirsiniz.

Kaynak www.zaman.com.tr

Kanlı Tabya 2009 yılında açılacak


Kars'ta 1734-1739 yılları arasında yaptırılan Kanlı Tabya, Harp Tarihi Müzesi oluyor.

Kars'ta bulunan tabyaların restore edilmesi ve turizme kazandırılması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca oluşturulan Bilimsel Danışma Kurulu çalışmalarını sürdürüyor. Vali Yardımcısı Doğan Demirdaş başkanlığındaki toplantılara, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Gündoğdu, Kars Kültür ve Turizm Müdür Vekili Necmettin Alp, Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Ural, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilisi Hasan Mutlu, Kars Milli Emlak Müdürü Ali Gümüş ve Kars Belediyesi İmar Müdürü Turan Atalay katıldı.

Toplantıda Kanlı Tabya'nın çevre düzenlemesi, ışıklandırması ve iç mekânının temizliğinin yapılıp, tabyaya personel görevlendirilmesi için hazırlanacak raporun Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna sunulması kararlaştırıldı.

Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden, hazırlayacakları rapora kurulun onay vermesinin ardından yapılacak çalışmayla Kanlı Tabya'nın turizme açılacağını söyledi.

Projenin ikinci aşamasında ise Kanlı Tabya'nın Harp Tarihi Müzesi yapılması için İl Özel İdaresi'nce proje hazırlanacağını kaydeden Vali Erden, "Bu proje de Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na sunulacak. Kurulun onayının ardından ise çalışmalara başlanacak. 2009 yılı başında Kanlı Tabya turizme açılacak, daha sonra da Harp Tarihi Müzesi yapılacak." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Gündoğdu ise, söz konusu toplantıda Kanlı Tabya'nın Harp Tarihi Müzesi yapılması için çalışmalara başlanılması kararı alındığını, bu kapsamda kendilerine sunulacak raporları görüşüp karara bağlayacaklarını ifade etti. Ülkenin kültürel değerlerinin korunmasının önemine değinen Prof. Dr. Gündoğdu, "Tabyalar askeri savunma yapılarıydı. Tabyalar askerin korunduğu, dinlendiği ve saldırılarda kamuflaj görevi gören savunma yerleriydi. Buralar askerin kontrolünden çıkınca tahrip oldu. Tarihi yapılarımızın korunması konusunda toplum olarak duyarlı olmalıyız." diye konuştu.

Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Doç. Dr. Selçuk Ural ise, Kars'taki tabyaların tarihiyle ilgili bir araştırma yapacaklarını, bu kapsamda Genelkurmay arşivlerinden yararlanmak için de girişimde bulunacaklarını söyledi. Araştırmalar sonunda tabyaların tarihiyle ilgili bir kitapçık hazırlayacaklarını ifade eden Ural, "Böylece tabyalarımızın tarihi gün yüzüne çıkacak. Bu araştırmalarımız, daha sonra yapılacak benzer araştırmalara da ışık tutacak." şeklinde konuştu.

Kanlı Tabya: Bülbül Mahallesi'nde bulunan Kanlı Tabya, 1734-1739 tarihleri arasında Sultan 1. Mahmut döneminde, şehri güneyden gelebilecek saldırılara karşı korumak amacıyla yaptırıldı. Tabyadaki kışla binası ise 3. Selim zamanında inşa edildi. 1827-1828 Osmanlı-Rus savaşlarında en çetin çarpışmalardan biri bu tabyada gerçekleştiğinden, halk tarafından burası 'Kanlı Tabya' olarak adlandırıldı.

Kaynak www.zaman.com.tr

Sarıkamış Kış Sezonu Açıldı


Açılışa, T.B.M.M İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AKP Mersin Milletvekili Prof. Zafer Üskül’de katıldı. Eşinin babasının memuriyeti nedeni ile Sarıkamış’ta doğmasından dolayı kendilerini Sarıkamışlı hissettiklerini belirten Üskül, Sarıkamış’a birkaç gün geçirmek için geldiğini ve burada kayakçı gençlerimizi görünce insanın umudunun arttığını belirterek, “Bu gençler ile nice kayak şampiyonlarının yetişeceğine inanıyorum. Sarıkamış’ta yöneticilerinin çalışmaları ve destekleri neticesinde burada imkânları sağlandığını gördüm. Gençlerimize kayak sporunu sevdiriyor ve geliştiriyorlar. Bu bakımdan da çok olumlu gelişmeler var.”dedi.

Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden ise, Sarıkamış’ta kayak severlerimizi ağırlamaktan zevk alacaklarını belirterek tüm kayak severleri Kars’a davet ederek, “Serhat ilimiz Kars’ın şirin ilçesi ve şehitler yatağı Sarıkamış Kayak Merkezi’nde bu gün itibari ile kayak sezonunu açıyoruz. Sarıkamış sarıçam ormanları ile de önemli bir ilçedir. Burada ormanlık alanda kayak severler keyifle kayabilirler. Geçen sezonlarda da buradan keyifle ve memnuniyetle ayrılan misafirlerimiz oldu. Pistlerimiz son derece güvenlidir. Bütün yaz boyunca da pistlerimizin ve telesiyejlerimizin bakımları yapıldı. Güvenli bir şekilde kayak keyfini kayak severler yaşayabilirler.” Diye konuştu.

Açılışta hazır bulunan AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır’da, Sarıkamış Kayak Merkezini dünya standartlarına çıkartacak Karanlık Dere Projesinin müjdesini verdi.

Bu nedenle, Sarıkamış’ın da açık olacağını vurgulayarak,”Sarıkamış Kültür ve kış turizmi açısından bakir bir yerdir. Pistlerimize ek olarak ihale edeceğimiz telesiyej montajımız 3 defa ihaleye çıkmasına rağmen henüz bitiremedik. Bu kış ihalesini yapmış olacağız. Bunun yanında Sarıkamış’ın daha geniş konaklama tesisleri, Avrupa standartlarına uygun suni kar yağdırma makinesi ve tesislerimiz tamamlandığında Türkiye’nin değil dünyanın en büyük ve önemli bir kayak merkezi olacaktır.” Diyerek kayak severleri Sarıkamış’a davet etti.

Daha sonra açıklama yapan AKP’li Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu “Kış turizminin bütün önemli mekanlarında bulunan kayak hocalarının büyük bir kısmının Kars ve Sarıkamış’tan çıktığının altını çizerek, “Sarıkamış’ın kış turizminin en büyük göstergesidir.” dedi.

Alibeyoğlu, “Buraya gelen bütün kayak sever misafirlerimiz döndüklerinde burasını eşlerine ve dostlarına anlatıyorlar. Bizlerde yerel yönetimler olarak son derece gurur duyuyor ve mutlu oluyoruz. Bu nedenle kış ve kayak sporunun en gözde mekanı olan Sarıkamış’a herkesi bekliyoruz.” Diye konuştu.

Sarıkamış Belediye Başkanı İlhan Özbilen ise, Karanlık dere projesinin ihalesi için Sarıkamış’a para aktaran Hükümete ve Milletvekili Zeki Karabayır’a teşekkür etti. Bu müjde ile bu açılışı gerçekleştirilen açılış vesilesi ile, “Sarıkamış’ta kayak sezonunun açılması ve bu müjde ile tüh halkımız ile daha da mutlu olduk. Nice şampiyonlar yetiştirmek için gençlerimiz bu gün burada kayağa başladılar.” Diye konuştu.

Daha sonra Sarıkamış Kaymakamı Ahmet Altunbaş, pistlerimizin ve telesiyejlerin bakımı yapılmış olduğunu ve güveli bir kayak şartlarının mevcut olduğunu belirterek, “Bu sene yapımına başlanacak olan Karanlık Dere projesinin pistleri ve telesiyej yapımının hayata geçirilmesiyle Sarıkamış kış sporunda, kar kalitesinde, kültür turizminde, gerekirse konukseverliği ile daha da iddialı bir duruma gelerek Türkiye’nin değil Dünyanın da en önemli kayak merkezi olacak. Bu nedenle kış sporlarını sevenleri saha az kazalı, eğlenceli, turizm kapasitesi yüksek, Sarıkamış’a davet ediyoruz. İlk kar yağdığında 40 ile 50 cm kar yağmıştı. Pistlerimizde kayak yapılacak kalınlıkta kar mevcuttur.” Dedi.

Sarıkamış’ta Kış turizmin doyasıya yaşamak isteyen kayak severleri ise kayak merkezinde bulunan otellerin hazırladığı aktivasyonların yanı sıra animasyon gösterileri de bekliyor.

Bölgede bulunan Toprak otel’de ise Antalya’da yaz turizmini kapatan 8 kişiden oluşan animasyon gurubu kış sezonu boyunca birbirinden güzel gösteriler ile sahne alıyorlar.

Açılış nedeni ile bir gösteri yapan JOELL Animasyon gurubu “Enigma” müziği eşliğinde gösteriler yaptı. Gösterilerinde ağızlarından ateş çıkarma, ateş yutma ve çıplak ayakta cam kırıkları üzerinde yürüme gösterileri izleyenleri büyüleyecek.

SARIKAMIŞ KAYAK MERKEZİ VE ÖZELLİKLERİSarıkamış kayak merkezi Kars'a 50 km. uzaklıkta Sarıkamış ilçesinin içerisinde çamurlu dağdadır. Sarıkamış kayak merkezinde, 844 metre uzunluğunda, 750 kişilik bir teleski tesisi ile iki kayak evi bulunmaktadır. Sarıkamış kayak merkezinde sezon, aralık-nisan aylarını kapsıyor ve Sarıkamış kayak merkezinde kar kalınlığı 50-200 cm.yi buluyor. Merkezde pist uzunluğu 1200 metre. Ayrıca Sarıkamış'ta Cıbıltepe'ye Turizm Bakanlığı tarafında 2 adet 4'lü teleski yaptırılmıştır.

Pistler
Sarıkamış Cıbıl tepe kayak merkezi kayak merkezlerinde ender bulunan kristal kara sahip. Sarıkamış kayak merkezi yılın birçok günü güneşli olmasına rağmen kar özelliğini kaybetmiyor ve çığ tehlikesi yok. Sarıkamış kayak merkezinde pistler sarı çam ormanları ile çevrili olduğundan rüzgara karşı korunaklı. Sarıkamış kayak merkezinde Çamkarın hemen yanı başından başlayan Sarıçam kayak tesisleri 2400 kişi kapasiteli bilgisayar donanımlı telesiyej sistemine sahip. Sarıkamış kayak merkezinde 2700 m yükseklikteki Cıbıl tepe de çeşitli zorluk derecelerinde 5 pistin bulunduğu 2 etap yer alıyor. Sarıkamış kayak merkezinde ilk etap 2400 m uzunluğunda ve yeni başlayanlar için, ikinci etap ise 2200 m uzunlukta olup 4 pist bulunmakta. Sarıkamış kayak merkezinde Sarıçam ormanlarının arasından 7 km kayak yapılabiliyor. Sarıkamış kayak merkezinin toplam pist uzunluğu 17 km. yi buluyor. Ayrıca 5 km si Uluslar arası federasyon tescilli Cross Country alanı bulunuyor. (Toplam 50 km uzunluğunda )

Konaklama
Sarıkamış kayak merkezinde Toprak otel ve Çamkar oteli bulunuyor. Sarıkamış kayak merkezindeki otellerin biri 55 odalı ve 132 yataklı ve diğeri ise 120 standart oda, 11 köşe oda, 5 suit ve 4 kral daireli 5 yıldız ayarında bir tesis.

Ulaşım
Sarıkamış İstanbul’a Uludağ’dan Daha Yakın

İstanbul’da uçağa bindikten 1,5 saat sonra Kars Havaalanı’na varabilir ve 45 dakika sonrada Sarıkamış’ta Bayraktepe Kayak Merkezinde Sarıçam ormanları içerisinde kayak keyfi yapabilirsiniz.

Sarıkamış kayak merkezindeki oteller Kars a 45 km. Erzurum a 140 km uzaklıktadır. Otellerin havaalanı transferleri mevcut. Sarıkamış kayak merkezine karayolu ile gelmek isteyenler için ilk seçenek Giresun Tirebolu Torul Erzincan Erzurum Sarıkamış, ikinci seçenek Trabzon Erzurum Sarıkamış, üçüncü seçenek ise Hopa Artvin Kars Sarıkamış, Orta Anadolu'dan Ankara Yozgat Sivas Erzincan Erzurum Kars güzergahları tercih edilmelidir.

Kaynak www.haberturk.com